25 Ocak 2020 Cumartesi

Odanın içine gün ışığı henüz dolmuş, sarı perdelerden süzülen ışık odayı sonbahardaki ağaçların rengini anımsatan sarımtrak bir renge bürümüştü. Açık pencereden içeri dolan rüzgar tülü oynatıyor, sephanın, kitaplığın, halının üzerinde geziniyordu.
Bu yaz sabahının diğer sabahlardan hiçbir farkı yoktu. Ama benim için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi. Yıllık iznime çıkmıştım. Babam arazi işleri için memlekete gitmişti. Bunu fırsat bilen annem, akrabaların yanından gelip geçici bir süre tekrar bizim evde kalmaya başlamıştı.
Babamla kötü bir boşanma sürecinden sonra ayrılmışlardı. Ben babamla kalıyordum, annem bir süre için akrabalarında kalıyordu. Babamın olmadığı günlerde ikimiz beraber olacaktık.
Bu da benim için birbirinin aynı geçen günlere bir farklılık katmış, monoton hayatımı biraz olsun hareketli kılmıştı. İşte böyle hisler içinde güzel bir yaz günü dinlenmiş bir zihinle uyanmıştım.
Gözlerimi ovuşturdum, şöyle bir gerindim. Odadan çıkıp salona geçtim. Yine tüm gece sıcaktan terlemiş, sırılsıklam olmuştum. Şortumu elleyince sıkılmış bir ifade ile yüzümü buruşturdum annem henüz kalkmamıştı yeni bir şort almak için kaldığı yatak odasına girdim.
Annem uyuyordu. Hava sıcak olduğundan üzerindeki ince pikeyi atmıştı. Şortu alıp döndüğümde yatağa doğru şöyle bir baktım. Annemin geceliği sağ bacağından neredeyse kalçasına kadar sıyrılmıştı.
Hafif yan vaziyette yüzü koyun yatıyordu. Sağ bacağını hafif karnına doğru çekmişti. Sıyrılan gecelikten dolgun, beyaz baldırı meydana çıkmıştı. Etli ve biçimliydi, hiçbir pürüz yoktu.
Doğal olarak bakmaktan rahatsız olmuştum. İçimi bir sıkıntı kapladı. Ama nedense kendimi alamadım ve göz ucuyla tekrar baktım. Sanki başka biri annemi böyle açık saçık bir pozisyonda görebilecekmiş gibi bu geceliği düzeltme ihtiyacı hissettim. Sanırım birazda kendimden utanmıştım.
Elimle geceliğin kenarından tuttum, aşağı doğru çekerken eteklik kalçasına o kadar yakındı ki hafifçe havalandı. O anda annemin küçük yuvarlak ve sıkı kalçalarını gördüm.
Yuvarlak bir karpuzu andıran götü kavisli ve biçimliydi. İçine kırmızı dantelli string bir külot giymişti. Bu yüzden tüm hatlarını görmüştüm.
İki yuvarlağın arasında kaybolan külodun, bacak arasına doğru belirginleşen kısmındaki ortası yarık kabarıklığın annemin kadınlığının kabarık dudakları olduğu rahatlıkla anlaşılıyordu. Kenarlarından uzun süredir kesmediği anlaşılan kıllar taşmıştı.
Tüm bu anlattıklarım birkaç saniye içinde oldu. Öyle büyük bir rahatsızlık hissettim ki geceliğin etekliğini hızla çektim. Annem o anda sırt üstü döndü. Gözlerini bile açmadan,
– Oğlum…? diye mırıldandı.
– Üzerin açılmış da anne, onu örttüm.
– Hımmm sağol canımın içi… Ben de kalkacağım az sonra…
Odadan çıktığımda o ana kadar hiçbir hareketlenme olmamasına rağmen hemen ereksiyon oldum. Moralim bozulmuş, yaptığım hiç hoşuma gitmemişti.
Salona geçip gazeteyi okumaya başladım. Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum. Annemin mutfaktaki gürültüsüyle irkildim. Çayı ocağa koymuştu. Kafasını uzatıp,
- Günaydın oğlum… dedi, banyoya geçti.
Bir süre sonra mutfaktan seslenerek kahvaltının hazır olduğunu söyledi. Banyoya girip elllerimi yıkamaya başladım. Elimi yüzümü kuruladıktan sonra yeşil çamaşır sepetinin içinde annemin kırmızı külodu gözüme ilişti. Demek çıkarmıştı. Ellerimi yıkayıp çıktım.
Kahvaltı boyu aileden, gideceği yerlerden, işyerinden konuştuk. Oysa ki benim aklım tuvalete takılı kalmıştı. Gözümün önüne bir annemin kalçaları, bir de altındaki o kırmızı külodun çamaşır sepetinin içine fırlatılmış hali geliyordu.
Aniden bir şimşek gibi gözümün önüne gidip gelen bu görüntüler iştahımı kapamıştı. Bir yandan gazete okuyup sordum,
– Duş yapacak mısın anne?
– Hayır dün yaptım…
– O zaman ben gireyim. Her gün yıkanmazsam bu sıcakta yapış yapış oluyorum…
– Beni iki günde bir idare ediyor. Ama günlük çamaşır değiştiriyorum ben de, rahat etmek için…
Öğlene doğru annem ütüye başlamıştı. Bilgisayar oynarken, bakkala gidip geldiğimde, dergileri okurken üzerimde sürekli bir rahatsızlık hali vardı ve aklım hep banyodaki çamaşır sepetindeydi.
Yüzümü buruşturup, elimi şöyle bir salladıktan sonra tuvalete girdim. Acele etmeden yüzüme baktım, gıdıma bakıp sakalları kontrol ettim. Elimi yıkadım. Sonra robot gibi arkamı dönüp çamaşır sepetinde duran külodu aldım, çamaşır makinesinin üzerine yapılmış komidine koydum. İpten olan kısımlarını iki yandan tutup çektim. Kıvrılmış olan külot yine kıvrıla kıvrıla açıldı. Kenarları sateni andıran ipti. Kenardaki iplerden daha kalın ve düz bir kısmı kalçaların arasına giren kısmıydı.
Önünü kapatan kısmın üst kısmında bir kurdele vardı. Dantel işlemeleri sıkı bir şekilde örülmüştü. Elimi yüzeyinde gezdirdim. Tam amının üzerine gelen kısıma bir kaç tane kıl takılmıştı. Bunlar annemin amının kıllarıydı. Fakat ben o an için bunun başka bir kadının külodu olduğunu hayal ediyordum.
Elim pütürlü yüzeyde gezindikçe yarağım kalınlaşmış, kalkmıştı. Külodu avucuma aldım. Diğer elimle pijamamı sıyırdım. Bir elimle sikimi sıvazlarken, diğer elimle külodu burnuma doğru götürdüm. Dantelleri yüzüme değiyordu.
Gözümün önüne elimdeki külodun annemin altındaki hali geldi gitti. Sıvazlama hareketim hızlanmıştı. Kokladığımda parfüm gibi kokuyordu. İnsanın başını döndüren bir kokusu vardı.
İç kısmını çevirdim. Dudaklarıma değdirirken birden dilimi iç kısmına sürttüm. Tatlıyla ekşi arası hoş bir tat ağzıma dolarken şiddetle kasılarak boşalmaya başladım.
O beş on saniye içinde hayatımın en müthiş orgazmını yaşamıştım. Boşalırken neredeyse tüm dilimi hafif nemli yüzeye bastırmıştım. Annemin amının tadı ağzıma yayılırken göz kapaklarım kapanıp açılıyor kendimden geçiyordum. Ancak bir iki dakika sonra kendime geldiğimde ne yaptığımın farkına vardım.
Aslında bu bir iç hesaplaşmaydı. Bir yandan kendime kızıyor, diğer bir yandan aklıma geldikçe heyecanlanıyordum. Hemen karara bağlanacak bir konu değildi bu… Üzerinde uzun süre düşünüp içimi rahatlatmam gerekiyordu. Ama yapamıyordum. Aklım karışmış, iyice bunalmıştım.
Düşündüğümde beni asıl rahatsız edenin annemin bacaklarına ve kalçalarına bakmış olmamdı. Yoksa neticede o külot başka bir kadının külodu da olabilirdi. Annemle bir ilgisi yoktu.
Eskiden beri iç çamaşırlarını severdim. Bu açıdan baktığımda kendimle barışıyordum. Ama bir süre sonra zihnimde annemin külodundan aldığım tad, dilimden çekip çıkarttığım iki üç tane kıl görüntüsü canlanıyor, dağılıyordum.
Çok tecrübeli değildim bu konularda… Ama kadınların cinsel organlarının farklı farklı koktuğunu ve tadının değişik olduğunu duymuştum. Bu sefer de yine kızıyor, bir daha yapmayacağıma kendi kendime söz veriyordum.
Annem 40 yaşındaydı. Minyon, kısa boylu zayıf, siyah saçları, kahve rengi gözleriyle kumral denilebilecek bir kadındı. Küçük tavuk her zaman piliç misali diriydi. Yaşını çok göstermezdi. Babamla bir süre önce ayrılmış ve bir daha görüşmemişlerdi. İkisiyle farklı zamanlarda bir araya geliyordum.
İki gün geçmişti aradan… Bu iki gün boyunca önemsiz günlük işler, akşam yürüyüşleri yaptık. Akşam vakti annem çarşıya çıkacağını söyledi. Evde tek başıma kalmıştım. Bir süre televizyon izledim. Sonra sıkılınca odama geçip bilgisayara bir porno taktım, filmde iri yarı bir zenci en fazla yirmi iki yaşındaki bir kızı götten sikiyordu.
Masturbasyon yapmaya başladım. İzlediğim açık sahneler yüzünden çok heyecanlanmıştım. Birkaç gündür içimi ürperten arzular tekrar meydana çıkmıştı. Arzular ve zevk insanı ele geçirdiğinde uğranan o bilinç kaybı beni sarmış, o ana kadar utandığım duygularım bana mantıklı ve açıklanabilir gelmeye başlamıştı.
Aklıma annemin çantası geldi diğer iç çamaşırları onun içinde olmalıydı, onları görmeliydim.
Her yanımı ateş bastı. İçimden kopup gelen bir heyecan fırtınası, kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Sikim irileşmiş, taşaklarım şişmişti. Biraz istemeyerek de olsa annemin kaldığı odaya girdim.
Önce küçük spor çantayı karıştırdım. İçinde tişörtler ve çoraplar vardı, bir de makyaj malzemeleri… Büyük bavula yöneldim. Açtığımda içinde annemin günlük kıyafetleri, şortları, pijaması ve geceliği vardı. Kenardaki fermuarlı gözü açtığımda gözüme kahverengi kumaş bir torba ilişti, bağcığını çözdüm.
İlk gördüğüm beyaz dantelli bir külottu. O anda kalbim duracak gibiydi. Bu nasıl bir heyecan nasıl bir zevkti… Böyle bir şeyi hiç yaşamamıştım. Elimi göze sokup ne var ne yoksa çıkarmaya başladım.
Önce ön kısmı dantelli ve işlemeli tam amın üzerine gelen kısımından geri kalan kısmı da kumaş olan beyaz bir külot çıkarttım, onu yatağın üzerine bıraktım. Yanına kırmızı tanga dantelli ve işlemeli, kenarları ipten külodu koydum.
Şimdi de elime siyah kadife bir tanga gelmişti. Parmaklarımı sürttürdüm. İnsanın içini gıcıklıyordu. Simsiyah ve düzdü sadece tam orta kısmına bir siyah fiyonk iliştirilmişti. Ardından ten rengi şortu andıran bir külot çıkarttım, bir iki tane de düz pamuklu.

Ter boşanmıştı her yanımdan… Anlımdan süzülen terler çeneme akıyordu. Tülden, leopar desenli, giyildiğinde am, göt ne varsa gösterecek transparan bir külot vardı. Kenarlarına yan yana iki lastik ip atılmıştı.
En altta sütyenler vardı. Her birinin tek tek sütyenlerini çıkarttım. Sikimi çıkarmış sıvazlıyordum. Külotların üzerinde gezinmeye başladım. Çok dayanamayarak şiddetle fışkırtmaya başladım. İç çamaşırlarına gelmesin diye halıya dönmüştüm.
Çok müthiş bir boşalma yaşadım. Sarsılmıştım resmen… Yığılıp kaldığımda midem ağzıma geldi. Ya annem anlarsa… Sırası neydi külotların acaba?
Panik olmuştum. Ne kadar katlarsam katlayayım, aynı eski halini bulamıyordum. Uğraşa uğraşa, yarım yamalak da olsa torbayı doldurdum. Beş dakika geçmişti ki kapı çalındı…

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa