27 Ocak 2020 Pazartesi

Altan , 47
Bu ürün penisi gerçekten büyütüyor! Bugüne kadar pompalar, kremler ve haplar dahil pek çok şey denedim. Bunların hiçbirinin etkisi olmadı. Karım çok akıllı bir kadın,  Oil ürününü o buldu. Denemek için aldım. Karımın rehberliğinde kullandım. Yağı kullanmaya devam etmeye kararlıyım. Beni %100 tatmin etti! Harika bir seks hayatımız oldu. Sanki yeniden gençmişiz gibi. Çok mutluyuz.

Levent , 28
İlk cinsel deneyimim çok iyi değildi. Gençliğimden beri penisimin küçüklüğü yüzünden kendime güvensiz hissetmişimdir. Bekaretimi 18 yaşında kaybettim. Çaresizlikten online araştırmalar yaptım ve  Oil hakkında olumlu değerlendirmeler buldum, bu yüzden bir paket aldım. Sevgilimle buluşmadan önce kullandım. Bütün gece inanılmaz seks yaptık!!! İlk defa böyle bir şey yaşadım. Şimdi bir kur Black Snake Oil kullanıyorum. Sadece 2 hafta içinde penisim 3 cm büyüdü!

Burcu , 35
Kocamla benim yatakta ciddi bir problemimiz olmadı ama penis büyüklüğü beni iyice tatmin etmek için biraz küçüktü. Penisi benim için yeterince büyük değildi. Yine de bu konuyu kimseye açıklamadım. Önemli olmadığını düşündüm. Sonra  Oil'in online incelemesine rastladım ve kocam için sipariş ettim. Tanrım, bu şekilde çok daha iyi oldu!

25 Ocak 2020 Cumartesi


Akşam saat altı gibi annem uyandırdı. Daha önce ona uyanamazsam kaldırmasını söylemiştim. Kalktım, duş aldım ve giyinip hazırlandım. Annemin hazırladıklarından birkaç lokma atıştırdıktan sonra çıktım evden. Bir taksi çevirdim. Saat akşamın yedisi gibi Jale’nin evine gelmiştim.

Jale kapıyı açıp beni görünce, gülümseyerek,
"Gel canım, hoş geldin!" dedi. İçeriye girdiğimde dudağımdan öptü ve ben hemen salona geçtim. Koltuğa oturunca,
"Misafirler gelmedi mi?" diye sordum.
"Birazdan gelirler, erken gelmen iyi oldu." dedi. Sohbet ederken masayı hazırlamaya başladık. Yaklaşık yarım saat sonra zil çaldı. Jale mutfaktaydı ve ben ona seslenip
"Ben bakıyorum." dedim. Gittim kapıyı açtım. Kapıda iki kişi vardı, bir erkek ve bir kadın...
İçeriye buyur ettim ve beraberce salona geçtik. İçeriye girdiğimizde Jale hemen kıza sarıldı ve bir süre ayakta konuştular.

Ben de oğlanla selamlaştım, koltuklara oturduk. Tanışma faslında isimlerini öğrenmiştim, oğlanın ismi Yavuz idi, 21 yaşında olduğunu söyledi, 1.70 boylarındaydı. O kadar uzun bir çocuk değildi, fakat vücut geliştirmeyle uğraştığı belliydi. Kolları falan kaslıydı, ama bembeyaz tenli ve tüysüz bir çocuktu.
Yanındaki kızın adı da Nalan idi, o da aynı boydaydı, Yavuz ile yaşıttı, bembeyaz tenli ve siyah saçlı bir kızdı. Kalçaları ve göğüsleri beni benden almıştı. Sevgili olduklarını söylediklerinde daha da şaşırmıştım.
Bu zengin kısım ne kadar rahat böyle…” diye düşünüyordum. Kız ve oğlan beraber yanıma geliyordu. Ben ikisini de sikecektim ve daha sonra bir şey olmamış gibi devam edeceklerdi hayatlarına... Biz sohbete dalmışken, Jale,
"Hadi yemeğe geçelim, orada devam ederiz!" dedi, biz de onayladık ve yemeğe geçtik. Yemekte sürekli Yavuz’u kesiyordum, gerçekten kız gibi vücudu vardı.
Yemeklerimiz bittiğinde saat dokuza geliyordu, kalktık ve tekrardan salona geçtik. Jale ve Nalan birşeyler hazırlamak için mutfağa gittiğinde, Yavuz bana doğru yaklaşıp,
"Bak, bu benim ilk olmayacak, ama ilklerden biri diyebiliriz, çünkü daha önce çok az yaptım!" dedi. Ben de,
"Bir şey olmaz, merak etme!" dedim.
"Evet, sadece yavaş olmanı istiyorum o kadar!" dedi. “Fazla sertliğe gerek yok, canımın yanmasını istemiyorum.”
Ona (Tamam!) anlamında kafamı salladım. Bu arada Jale ile Nalan içeriye geldiler ve ellerindeki içkileri servis ettiler. İçkilerimizi bitirdikten sonra yukarıya, Jale’nin yatak odasına çıktık.
Beni önce ayakta soymaya başladılar. Yavuz pantolonumu çıkartıyordu, Nalan ise üzerimi çıkartmaya başladı. Yavuz baksırımı çıkarttıktan sonra sikimi eline alarak okşamaya başladı. Ben ise bu arada Nalan’ın dudaklarına yumulmuştum, ayakta yiyişiyorduk.
Biz sevgilisiyle öpüşürken Yavuz sikimi ağzına aldı. Hızlı hızlı sakso çekmeye başladı. Sikimin nereye kadar gittiği önemli değildi onun için, boğazına kadar alıyordu sikimi. Gerçekten çoğu kızdan daha iyi sakso çekiyordu...

Nalan benimle biraz daha öpüştükten sonra yanımdan ayrıldı ve soyunmaya başladı. Altında sadece külodu kalana kadar soyunduktan sonra, fıstık yeşili külotunu da çıkarttı ve kenara fırlattı.
Dimdik ve orta büyüklükte göğüsleri harika görünüyordu. Yanıma geldi ve memelerini ağzıma verdi. Yavuz ise on dakika kadar sikimi yaladıktan sonra bıraktı, ayağa kalktı ve soyunmaya başladı. Tanga külot vardı altında… Külodu çıkarttığında şok oldum.
Kendini bana siktirmek için gelen Yavuz'un benimkinden rahat beş santim uzun ve aynı kalınlıkta bir siki vardı. Resmen sopa gibi bir siki vardı, büyük ihtimal çoğu kadın bu siki görünce benim gibi şaşırıyordu.

Yavuz yatağa dizlerinin üstünde domaldıktan sonra, ben bir şey demeden sevgilisi Nalan hemen arkasına geçti. Yapması gereken şeyi biliyor gibiydi kız… Ve eğilerek onun göt deliğini dillemeye başladı.
Benim erkeğinin götüne rahat girmem için önceden deliğini ıslatıyordu. Sevgilisi yaladıkça Yavuz’dan da hafif inlemeler geliyordu. Manzarayı görünce dayanamadım. Ben de Nalan’ın arkasına geçerek, onun amını yalamaya başladım.
Arka arkaya tren vagonları gibi dizilmiştik. Nalan’ın amı iyice sulanmaya başlamıştı. Bir kaç dakika kadar yaladık birbirimizi ve en sonunda Nalan kafasını kaldırarak,
"Tamam, hazır!" dedi. Erkeğinin dakikalar boyu yaladığı göt deliği sırılsıklam olmuş, zevkten açılıp kapanıyordu.
Jale kenarda viskisini ve sigarasını içerek bizi izliyordu, külotunu indirmişti bacaklarına kadar, elini uzatmış, parmakları kasıklarında kaybolmuştu. O da kendini okşuyordu.

Nalan önümden çekildi, şimdi taş gibi olmuş yarağımla, önümde domalmış vaziyetteki Yavuz’un kalçalarıyla karşı karşıya kalmıştım. İki elimle belinden tutarak kendime doğru biraz daha çektim.
Sikimi tutarak göt deliğine hizaladım ve bastırmaya başladım. Yavuz’dan hafif bir inleme sesi geldi. Sikimi bastırdıkça Yavuz’dan farklı farklı sesler geliyordu. Nalan beni izlerken bir eliyle de Yavuz’un kalkmış sikini okşuyordu.
En sonunda sikimin kafası Yavuz'un minik deliğine girmişti. Fakat ben böyle dar bir delik görmemiştim. O daracık delikte sikimin baş kısmı anüs kaslarınca sıkıştırıldıkça fena zevk alıyordum.
Jale ilk söylediğinden beri, bu işin nasıl olacağını düşünüyordum, ama görüyordum ki, gayet güzel oluyordu. Bastıra bastıra uzun bir süre sonunda köküne kadar girdim. Yavuz’dan o anda,
"Ohhh!" diye bir inleme sesi geldi. Biraz dibine kadar sikimi soktuğum götünün içinde bekledim. Nalan ben hareketsiz dururken arkama geçti. Başını bacaklarımın arasına soktu ve arkamdan taşaklarımı yalayıp emmeye başladı.

Yavaş yavaş Yavuz’un götünde git gel yapmaya başladım, ama belirgin bir şekilde yavaş hareket ediyordum. İncitmemeye çalışıyordum ve oldukça naziktim. Yavuz’un kalçası bir kızın kalçasından daha pürüzsüz, daha tüysüzdü.
Yavuz’un deliği sikime iyice alıştıktan sonra artık rahat rahat hareket etmeye başladım ve uzun bir süre Yavuz’u siktim.
Yavuz önümden çekildiğinde, göt deliği abartısız bir şişe ağzından daha da büyük şekilde açılmıştı. Bana önünü döndü ve sikimi yalamaya başladı. Sikimi Yavuz, taşaklarımı da sevgilisi Nalan yalıyordu. Muhteşem bir zevk alıyordum ve çok geçmeden,
"Geliyorum!" deyip, Yavuz’un suratına boşaldım. Nalan kenara çekilmiş, sevgilisinin yüzüne yağdırdığım döllerin yüzünü gözünü kaplamasını izliyordu. Yavuz boşalmam bitince kalktı ve banyoya gidip yüzünü yıkadı.
Ben de yatağa sırt üstü uzandım ve dinlenmeye başladım. Boşta kalan Nalan da bu arada sönmeye başlamış sikimi yalıyordu. Yavuz beş dakika sonra yanımıza geldi ve
"Artık bir tane de yetmiyor!" dedi. Nalan sikimi yalamayı bırakarak,
"Saçmalama aşkım!" dedi. Yavuz, Jale’nin yanına oturdu ve bir sigara yakıp,
"Ne yapayım, yetmiyor işte!" dedi. Nalan sikimi yalarken, ben Yavuz’a,
"İstiyorsan daha fazlasını ayarlarım!" dedim. Yavuzun gözleri güldü ve
"Gerçekten mi?" dedi.
"Evet, fakat daha sonra kabul etmemezlik yapmak yok! Anlaştık mı?" dedim. Yavuz,
"Tamam!" dedi. Yavuz bu arada gay değil, biseksüelmiş, onu öğrenmiş oldum. Yani hem kadınlarla, hem erkeklerle beraber oluyormuş. Bunları konuşurken sikim tekrardan kalktı. Nalan gülerek,
"Şimdi sıra bende, biraz da ben zevk alayım!" dedi ve kucağıma yüzü bana dönük olarak oturdu. Sikimi ayarladı ve bir anda amına aldı.
Köklemiştim içine. Nalan acı bir çığlık attı, fakat canı yanmasına rağmen durmuyor, hızla devam ediyordu.

Yavuz sigarasını bitirince yanımıza geldi ve sikini Nalan’ın göt deliğine dayadı. Nalan’ın çığlıkları ikiye çıktı, tost yapmıştık, iki deliği de doluydu. Nalan birkaç dakika içinde sarsıla sarsıla orgazm oldu ve biraz duruldu.
Fakat biz oldukça azmıştık. Nalan’ı aynı pozisyonda yarım saat kadar siktik, mükemmel bir zevk aldık, fakat Nalan’ı da parçalamıştık. Önce Yavuz boşaldı, döllerini Nalan’ın götünün içine akıttı ve çekildi.
Nalan bu arada bir kez daha orgazm olmuş, sıvıları bacaklarıma kadar gelmişti ve her hoplattığımda 'Şlop, şlop!' tarzı sesler çıkıyordu.
Ben de boşalacağımı söylediğimde, Nalan üzerimden kalktı ve yanımda eğilerek sikimi yalamaya başladı. Çok geçmeden ağzına akıttım döllerimi...
Fena yorulmuştum, kıpırdayacak halim yoktu. Nalan bir süre daha sikimi emdikten sonra kalktı ve Yavuz’la beraber banyoya girdi. Ben ise Jale’yle yatak odasında başbaşa kaldım. Jale yanıma gelip oturdu,
"Harikaydınız, sizi izlerken iki sefer orgazm oldum! Nasıldı Yavuz’la sikişmek? O kadar da kötü değilmiş değil mi?" dedi.
"Evet, harika bir gece yaşattın bana, teşekkür ederim!" diyerek boynundan öptüm.
Nalan ve Yavuz on dakika sonra çıktılar banyodan, ikisi de bana teşekkür ediyordu sürekli… Giyinmeye başladılar. Yavuz bana,
"Hesap numaranı verir misin?" dedi. Ben tam hesabımın olmadığını söyleyecekken, Jale bir hesap numarası söyledi. Yavuz hesap numarasını telefonuna kaydettikten sonra,
"Yarın paranı yatırırım!" dedi ve görüşürüz diyerek gittiler.
Ben ise halen yatakta yatıyordum. Jale onları uğurladıktan sonra yanıma geldi ve komidinin çekmecesinden bir hesap cüzdanı çıkartarak bana verdi,
"Bu senin için, geçen açtırdım, fakat bir türlü veremedim!" dedi. Hesap cüzdanını elinden alarak,
"Ben de açtırmayı düşünüyordum bu hafta, teşekkür ederim!" dedim. Saat gece onikiyi geçmişti, nerdeyse iki üç saat sikişmiştik.
Kalktım ve duşa girdim, güzelce yıkandım. Tüm yorgunluğum suyla akıp gitmiş gibiydi. Çıktığımda eve gitmek zor geldi ve Jale’ye,
"Bugün seninle kalabilir miyim?" dedim. Jale gülümseyerek,
"Tabii ki!" dedi.

Pantolonumu aldım yerden ve cep telefonumu çıkarttım. Annemi arayarak bugün Jale hanımda kalacağımı, bir proje için konuştuğumuzu söyledim ve kapattım. Annem Jale’yi tanıdığından dolayı bir şey demedi.
Yerden külodumu alıp giydim. Yatağa girdim ve Jale’yle sarmaş dolaş uyuduk.

Altındaki Arap patlayıp, belini amının en dibine fışkırtmaya başladığında cin çarpmışa dönüverdi. Neredeyse aynı anda götündeki Arap siki de fışkırmaya, bellerini karnının içine doldurmaya başladı. Beyninin içinde dinamit patlamış gibi oldu birden. Uzun bir çığlık kaçırdı ağzından. Yığıldı kaldı.
Tekrar kendini topladığında, yatağın üstünde yalnızdı. Araplardan biri ayağa kalkmış, bardağına yeniden viski dolduruyordu. Öteki Arap da, anlaşıldığı kadarıyla banyoya gitmişti.
Kocası ise, hala kımıldamadan oturuyordu. Zavallıcık, artık iyice zor durumda olmalıydı. Gece başladığından bu yana defalarca belini getirmişti ama, kocası yalnızca aşırı tahrik olmakla kalmıştı.

Önce oturduğu yerde kalabalık bir Arap topluluğunu tahrik edişine tanık olmuştu kocası. Sonra da, pistte kendini Araplara mıncıklatmalarını, bedenine sürtünmelerini ve birçoğunun kollarında peşpeşe belini getirişini izlemişti.

Arada kalkıp tuvalete gittiğinde başına gelenleri de, geri döndüğünde en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı kocasına. Hepsinden sonra da, bu odaya gelmişler ve önce önlerinde çılgın bir şov yapmış, sonra da iki Arap birden, kocasının gözleri önünde onu, amından, götünden sikmişlerdi.

Artık kocasıyla ilgilenmesi gerekliydi.

Yataktan kalkıp, kocasının oturduğu koltuğa doğru yürüdü. Daha ayağa kalktığı ilk anda, kocasının sikinin pantolonunun önünü bir çadır gibi kabartmış olduğunu fark etti. Sonra yeniden göz göze geldiler. Ve şimdi onun önünde durduğunda da, hala göz gözeydiler.

Kocasını fazla bekletmemesi gerektiğini düşünüyordu. Yavaşça, onun oturduğu koltuğun önünde diz çöktü. Elleri, aceleci hareketlerle kalkıp taş gibi olmuş sikini ondan ayıran pantolonun fermuarına uzanıp, indiriverdi.
Don giymemişti kocası. O her gece yiyip de bir türlü doyamadığı sik, şimdi yine ellerinin altındaydı. Sol eliyle dibinden kavrayıp dışarı çekti. Başı çatlayacak gibi şişmişti. Neredeyse zonkluyordu. İri ve bembeyaz bir damla belirmişti, tam deliğinin üstünde.

O kadar iştah açıcıydı ki, kocasının siki…

Önce dilini uzatıp o beyaz damlayı yaladı. Sonra da ağzını açıp, dudaklarını, kocasının sikinin neredeyse mosmor olmuş kafasına yapıştırdı. Başını aşağı bastırdıkça, alev alev yanan, kadife kadar yumuşak, ama taş kadar da sert sik, ağzının derinliklerinde kayboluyordu.

Kocasının belinin gelmek üzere olduğunu, ağzındaki sikin kasılmalarından anladı. Sonunda, bütün gecenin hırsını almak üzereydi kocası. Sonra birden fışkırtmaya başladı. Yakıcı bel dalgaları, ağzının tavanına ve gırtlağına çarpıyordu.
Deli gibi emerek, bu tuzlu ve baş döndürücü erkeklik sıvısını yutmaya koyuldu. Peşpeşe salvolarla, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi fışkırtıyordu kocası. Birdenbire onun da beli geliverdi.

Hala taş gibi sert ve dimdikti ağzındaki sik. Gözlerini kaldırıp tekrar kocasıyla göz göze geldi. Tanrım, en az kendisi kadar uçuk bu adamı ne kadar çok seviyordu.
Ellerini uzatıp, kocasının kemerini çözmeye başladı. Artık, bir an önce sikişmek istiyordu onunla. Pantolonundan sonra gömleğini de çıkararak, kocasına çırılçıplak bırakması yalnızca saniyeler sürdü, bu yüzden.
Sonra ayaklarını, onun iki yanından koltuğa basıp, kucağına oturdu. Az önce ağzını dolduran o kalkmış sik, şimdi amının dudakları altında ezilmişti.

Elleri, kocasının omuzlarındaydı. Gözgözeydiler yine. Kalçaları ileri geri hareket ediyor ve gerçek erkeğinin tenini ateş gibi yakan siki, Arap belleriyle vıcık vıcık bir hale gelmiş olan apış arasında dolaşıyordu.

- “Ne kadar güzel siktiler beni, biliyorsun değil mi?” dedi, hafif bir sesle.

Türkçe konuştuğu için, Araplar'ın anlamasından korkusu yoktu. Hoş, bütün olup bitenlerden sonra anlasalar da bir şey fark etmezdi ya.

Kocası, az önceki sorusunu başını hafiçe sallayarak yanıtlamıştı. Gözleri yine alev alev yanıyordu. Onun heyecanlanmış olduğunu görmek, çok hoşuna gidiyor, daha çok tahrik olmasına neden oluyordu. Konuşmayı sürdürdü:

- “Ne kadar büyüktü sikleri, gördün mü aşkım? İkisi birden soktuğunda, karnımın için sikle dolup taştı sanki.”

Kocasının elleri, kalçalarını avuçlamıştı şimdi. Sağ elinin orta parmağı, kıçının yarığına girip, götünü bulduğunda içi titredi. Az önceki Arap sikinden sonra, küçük götü hala tam toplayamamıştı kendini. İçinden sızan beller nedeniyle de, alabildiğine kaygandı.
Fazla dayanamayacaktı. Elini götürüp kocasının sikini kavradı ve kalçalarını kaldırıp, onun yine zonklamaya başlayan başını amının dudakları arasına soktu.

Vıcık vıcıktı amı. Yavaşça oturdu, kocasının sikinin üstüne. Bir anda kayboldu sik içinde. Kılları birbirine karıştı. Amından sızan Arap belleri, kocasının taşaklarına damlıyordu artık.

- “Amını bollaştırmış Arap…” dedi kocası.

Sanki beynine gitmişti bu sözler. Derinden bir “Ohhhh” çıktı ağzından ve kocasının siki üstünde oturup kalkmaya başladı. Memeleri, kocasının ellerinde erimişti sanki. Gözleri kapalıydı.

Sonra sırtını okşayan elleri hissederek, daha da heyecanlandı. Araplar'dan biri arkasındaydı. Koltuğa dizlerini dayayıp, vücudunun belden yukarı kısmını kocasının vücuduna yapıştırdı.
Şimdi kalçaları, tüm ihtişamı ve baştan çıkarıcılığıyla ortadaydı. Kocası da memelerini bırakmış ve yeniden ellerini kalçalarına götürmüştü.
Sırtındaki Arap elleri de aşağıya inmişti. Dört el birden dolaşıyordu kıçının yuvarlaklarında.

- “Ohhhh, götüme sokacak…” diye fısıldadı kocasının kulağına.

Deli gibi öpüşmeye başladılar. Ağızları alabildiğine açıktı. Dudakları birbirine vantuz gibi yapışmış, dilleri birbirine dolanmıştı. Bu arada Arap da iyice sokulmuştu arkasına. Kocaman sikinin başını götüne dayadığında, tepeden tırnağa titredi. Kocasının dilini hırsla emmeye başladı.
Götü açılmış, içine girmeye çalışan Arap sikine hazır hale gelmişti. O kadar kaygandı ki, hiç zorlanmadan ve tek bir harekette sokuverdi Arap. Kocasının elleri, kalçalarıyla adamın karnı arasında sıkışıp kalmıştı. Titremeleri sarsılmaya dönüştü aynı anda. Kocasının ağzının içine inledi.

Yine beli geliyordu.

Yeni eller dolaşmaya başlamıştı üzerinde. Ağzını kocasından kurtarıp gözlerini açtı. Öteki Arap da yanlarına gelmişti şimdi. Koltuğun arkasında ayakta duruyordu. Siki çelik bir yay gibi kıvrık ve dimdikti. Zevkten buğulanmış gözlerini bu ağız sulandıran manzaradan alamıyordu. Dudaklarını yaladı.

İyice sokuldu Arap koltuğun baş tarafına. Artık o kocaman sik, yüzüne değiyordu. Ağzını açıp bekledi. Biraz daha sokuldu Arap ve sikinin başını dudaklarının arasına sokuverdi.
Yatağın üstünde onu siktikten sonra yıkanmamıştı. Birbirine karışmış bel ve am sularının tadı ağzını, kokusu burnunu doldurdu bir anda.

Şimdi üçüncü bir sik girmişti vücuduna. Ağzı da, amı da, götü de, sikle dolmuştu. Sonra üçü birden sikmeye başladılar onu.

Koltuğun arkasında ayakta duran Arap, iki eliyle omuzlarından kavramış, sikini ağzına sokup çıkarıyordu. Tıpkı gecenin erken saatlerinde, tuvaletlerin arkasındaki Arap gibi, bu da ağzından sikiyordu onu.
Arkadaşı da, götünü sikiyordu acımasızca. O koca Arap sikinin götünden en ucuna kadar çıktığını, sonra da yeniden dibine kadar girdiğini hissediyordu.
En altta kalan kocası ise gerçi pek hareket edemiyordu ama, kalçalarını, götüne girip çikan sikin hareketlerine uydurarak ileri geri oynatıp, o yardımcı oluyordu kocasına.
Çılgın bir şeydi bu. Zevkten mahvolmuştu. Artık durmadan geliyordu beli. Zaman kavramını yitirmiş gibiydi.

Kocasıyla götünü siken Arap, neredeyse aynı anda fışkırtmaya başladılar. Karnının içi, iki deliğinden birden içine dolan bellerle, ateş kesmiş gibiydi.
Sonra bir anda ağzı da bellerle, fışkırması bitmek bilmeyen Arap belleriyle doluverdi.

Sanki beyninde büyük bir patlama olmuş gibiydi.

Gözleri karardı. Kendinden geçti.
 alçaları, yatağın tam kenarındaydı. Eteği, beline kadar sıyrılmıştı ve kocasıyla Arapların gözleri önünde, bir tabak gibi açmıştı kendini.
Üç erkek, artık susamış bir ağız gibi aralanmış amıyla, götünün pembe deliğini olduğu gibi seyredebiliyorlardı. Tekrar kendiyle oynamaya başladı.

Sağ elinin orta parmağı amının dudakları arasına girmiş, bızırını okşuyordu. Sol elini de kalçalarının altından geçirmiş, parmağı yeniden götünü bulmuştu. Hafifçe açılmıştı götü. Am suları ve kayganlaştırıcı kremle alabildiğine kayganlaşmıştı. Yavaşça bastırdı ve parmağı içine kayıverdi.

Araplar, donmuş kalmışlardı. Kocası ise yerinden kımıldamadan, alev alev yanan gözlerle seyrediyordu onu… Ama bu normaldi doğrusu… Kocası, elbette ki oynamak istediği oyunu bozmayacaktı.
Şimdi Arapların da, sandığından daha sabırlı olduklarını anlıyor ve mutlu oluyordu. Bir süre sonra, tam istediği gibi sikileceğinden emindi artık. Önemli olan, ondan öncesinin zevkini çıkarmaktı ve en azından şimdilik, bunu bozmak niyetinde görünmüyordu Araplar.

İki eli de hareket halindeydi. Sağ elinin orta parmağı, sürekli bızırının üstündeydi ve küçük hareketlerle aklını başından alıyordu. Sol elinin parmağı ise, artık küçük bir sik gibi, götüne girip çıkıyordu. Aldığı müthiş zevk, yarı kapalı gözlerle izlediği Arapların yüzündeki ifadeye gördükçe, üçe, hatta beşe katlanıyordu sanki.

Birden, beklemediği kadar şiddetle beli geldi. Aniden iyice halsizleşmişti. Yatağı üstünde öylece kalıverdi.

Onu yeniden kendine getiren, değişen müzik oldu. Biri yavaş müziği değiştirmişti. Şimdi odayı dolduran, Lambadanın fıkır fıkır ritmiydi.

Araplar'la ilk bağlantıyı da Lambadayla kurmuştu zaten. Gecenin bundan sonraki gelişmesi de, yine Lambadayla olacaktı anlaşılan. Araplar'dan biri gelip, iki yanında halsiz halsiz duran ellerinden birini tutarak onu ayağa kaldırmaya çalıştığında da, bu düşüncesinde yanılmadığını iyice anlamıştı.

O anda en çok istediği şey bir an önce sikilmekti. Amından, götünden, ağzından, her yerinden sikilmek istiyordu. En çok istediği de, iki Arap vücudunun arasına sıkışıp sandviç olmak, aynı anda hem amından hem götünden sikilmekti.
Şimdi Araplardan biri elinden tutmuş onu çekiyor ve lambada yapmaya çağırıyordu. Eğer Araplar sikişin ayakta başlamasını istiyorlarsa, buna bir itirazı olmazdı. Yattığı yerden doğrularak ayağa kalktı ve kendini bir anda, tam beklediği ve umduğu gibi, iki Arap vücudunun arasında buluverdi.

Pistte olanlar tekrarlanmaya başlamıştı. Yine, kalkıp taş gibi olmuş bir Arap siki kasıklarına dayanmış, öbürü de kalçalarının arasına girmişti. Tek fark, şimdi herkesin kendini daha rahat hissetmesiydi.
Onun fazla dikkatini çekmeye karşı duyduğu korku gibi, Arapların kocasından duydukları rahatsızlık da yok olup gitmişti. Onu, kocasının önünde sikebileceklerini artık anlamışlardı  Araplar.

Bir taraftan da, tekrar lambadanın kıvrak ritmine uymuş, dans ediyorlardı. Ön tarafında olan uzun boylu Arap, kalçalarını iki yandan kavramıştı. Arkasındaki ise iki eliyle, memelerinin hemen altından tutmuştu.
Ama çok sürmedi bu durum. Kalçalarındaki Arap elleri, eteğini sıyırmaya başladılar. Bir anda kıçı çıplak kalıverdi. Sonra eller, iki yandan arkasındaki Arapla aralarına girdi ve çıplak kalçalarını avuçlayıverdi. Neredeyse aynı anda, arkasındaki de ellerini biraz kaldırmış ve memelerini avuçlamıştı.

Geri dönülemeyecek, durulamayacak bir noktaya gelmişlerdi hepsi de…

Gözlerini çevirip, hala oturduğu koltuktan kımıldamamış olan kocasına baktı. Gözleri, alev alev yanıyordu kocasının. Hiç bir şeyi kaçırmamaya özen göstererek, dikkatle izliyordu olup bitenleri. Bu, onun için ek bir tahrik unsuru oluyordu. Arapların arasında eridiğini hissediyordu sanki.

Arkasındaki Arap onu bırakıp uzaklaştığında, büyük bir boşluk hissetti. Sonra gözünün ucuyla, onun soyunmakta olduğunu fark etti. Rekor sayılabilecek bir hızla soyunuyordu Arap. Sonra, yeniden sokulup, ona arkadan sarıldı.
Az önce pantolon kumaşıyla birlikte kalçalarının arasına giren o kocaman Arap sikini, şimdi olanca sıcaklığı ve çıplaklığıyla hissedebiliyordu. Çıldırtıcı bir temastı bu. Aklı başından gitmişti. Kalçaları, müziğin ritmine uyarak, deli gibi çalkalanıyordu artık. İki yanından gelen eller, memelerini de yeni baştan avuçlamıştı.

Sonra da, soyunma sırasının kendisine geldiğini düşünen önündeki Arap uzaklaştı ondan ve sanki mümkünmüş gibi, arkadaşından daha da çabuk soyundu.
Durum şimdi biraz farklıydı tabii. Arkasındakini tam izleyememiş ve şimdi kalçalarının arasına girmiş olan sikini görememişti. Gerçi bunun kocaman bir sik olduğunu anlıyordu ama, önündeki manzarayı görünce, tüm vücudunu yeni bir ateş dalgasının sardığını hissetti.
Belki de şimdiye kadar gördüğü en büyük sike bakıyordu şimdi. Arap ona sokulup yeniden sımsıkı sarıldığında, o kocaman sik amının dudaklarına sürtünerek bacaklarının arasına girdi birden. Küçük bir çığlık kaçtı ağzından ve beli gelmeye başladı.

Bacakları halsizleşmiş, vücudunu taşıyamaz olmuştu. Biri, iki yandan tutup giysisini sıyırıverdi. Şimdi ayakkabıları dışında çırılçıplak kalmıştı.

Arapların onu tutarak yatağa doğru götürdüklerini fark ediyordu. Sonra üçü birlikte, yatağın üstüne yuvarlandılar.

Araplar öyle bir noktaya gelmişlerdi ki, artık onları kimse durduramazdı. Kocasının gözleri önünde, sikmek üzereydiler onu. Dört Arap eli birden, her tarafında dolaşıyordu.
Önden ve arkadan vücuduna değen kocaman sikler, onu şehvetten çıldırma noktasına getirmişti. Bir an önce sikilmek istiyordu artık. Dayanamayacaktı beklemeye. Arapların da pek farkı yoktu, anlaşıldığı kadarıyla.

Uzun boylu olanını sırtüstü yatırıp, üzerine çıktı bir anda. Elini aşağıya götürüp, o kocaman siki dibinden kavradı ve şişmiş başını amına dayadı.
Akıl almayacak kadar ıslanmıştı amı. Alabildiğine açıktı. Başını çevirip, hala koltukta oturmakta olan kocasına baktı. Göz gözeydiler. Sonra, yavaş yavaş oturmaya başladı. O kocaman Arap siki içine kayıyor, amının derinliklerine gömülüyordu.
Gözlerini kocasının gözlerinden ayıramıyordu. Tüm siki içine alıp, adamın iri taşaklarının kalçalarına yapıştığını hissettiği anda, beli gelmeye başladı.

Amının, dibine kadar içine giren Arap sikini sımsıkı sardığını hissediyordu. Kocasının gözleri alev alev yanıyordu sanki. Kımıldamadan oturuyor ve sikilişini seyrediyordu kocası.
Son derece uçurucu bir şeydi bu. Onun varlığı, içindeki kocaman sikten aldığı zevki alabildiğine arttırıyordu. Büyülenmiş gibiydi. Hareket etmeden, öylece oturuyordu. Altındaki Arap, iki eliyle belinden kavramıştı onu.

Sonra, kalçalarında dolaşan elleri hissetti. Öteki Arap, fazla kalamamıştı oyunun dışında. İri elleri, kalçalarının o baş döndürücü güzelliklerini yoğuruyordu sanki. Şimdi heyecanı, daha da artmıştı. Artık asıl istediğine kavuşmasına çok kalmamış olduğunu anlıyordu.
Uzun Arap parmağının, götünün am suları ve kremle iyice kayganlaşmış deliğine ilk değişi, tüm vücudunu ürpertti. Götü parmağın altında açılıverdi. Bu, açık bir davetti Arap için. Bir anda sokuverdi parmağını.

Gözlerini kapayarak inledi hafifçe. Arap, şimdi sokup çıkarmaya, küçük götünü parmağıyla sikmeye başlamıştı. Bir süre sonra içine, o parmaktan kat kat büyük kocaman bir Arap sikinin gireceğini biliyor ve bunun düşüncesiyle bile yeniden beli gelecekmiş gibi oluyordu. Artık kocasını unutmuştu.

Arap öbür eliyle onu sırtından itip arkadaşının üzerine yatmaya zorladığında, düşlediği anın gelmekte olduğunu anladı. Hareketlerinden anladığı kadarıyla, arkasına geçiyordu Arap. Sonra yavaşça çekip çıkardı parmağını.
Kendini elinden geldiğince bırakmaya, götünü içine girecek olan siki alabilmek için gevşetmeye çalışıyordu. Altındaki Arap da, şimdi ellerini kalçalarına kaydırmış ve onları tutup, birbirinden ayırmıştı. Götü iyice açılmıştı.
O kocaman Arap sikinin ateş gibi yanan başını götünde hissedince, çıldıracak gibi oldu. Adamın bekleyecek hali kalmamıştı. Yavaş yavaş sokmaya başladı götüne.

O kadar büyüktü ki, hafifçe canını acıtıyordu sik. Ama verdiği zevk herşeyi bastırıyordu. Neredeyse bütün gece boyu onun için kalkmış olan o kocaman Arap siki, işte sonunda götüne giriyordu. Tüm vücudu zevk dalgalarıyla titriyordu.
Sonunda, dibine kadar geçirdi Arap. Artık götü de tıpkı amı gibi sikle dolmuştu. Daha fazla tutamadı kendini. Sarsıla sarsıla belini getiriyordu.

Sonra Araplar onu sikmeye başladılar. Bütün bir gece boyu kendisi için kalkık kalan iki kocaman Arap siki, amıyla götüne birer piston gibi girip çıkıyordu. İnlemeleri, giderek çığlıklara dönüşmeye başlamıştı.
Tüm gecenin hırsını çıkarmak istermişcesine sikiyordu Araplar onu. Kocasının gözleri önünde, iki deliğinden birden sikiliyordu. Gözlerinin önünde yıldızlar Çaktırıyordu Araplar. Kendini iyice koyvermişti ve peşpeşe beli geliyordu artık.

Yine de, altındaki Arap patlayıp, belini amının en dibine fışkırtmaya başladığında cin çarpmışa dönüverdi.
Neredeyse aynı anda, götündeki Arap siki de fışkırmaya, bellerini karnının içine doldurmaya başladı.
Beyninin içinde dinamit patlamış gibi oldu birden. Uzun bir çığlık kaçırdı ağzından. Yığıldı kaldı.

Tüm yaşam biçimimi ve anlayışımı değiştiren olay, karımla küçük bir işimizi halletmek için gittiğimiz Ankara'da, öteden beri arkadaşımız olan Fehmi'nin evinde meydana geldi.
Aslında üçümüz de alabildiğine sarhoştuk. Arabayı evin önüne park ettikten sonra kapıya kadar olan bir kaç metrelik mesafeyi yürürken en az yalpalayan, yine de bendim. Fehmi elindeki anahtarı deliğe sokmaya çabalarken, karım da duvara dayanmış, gülüp duruyordu.
Akşamın erken saatlerinde gittiğimiz bir restoranda içmeye başlamış, sonra bir bara gitmiştik. Bütün bunlardan sonra kafayı bulmak normaldi tabii.

Ankara'ya o gün öğlen saatlerinde varmış ve Fehmi'yi bulmuştuk. Oradaki işimizi bir kaç saat içinde bitirmiştik gerçi ama, Fehmi kalmamız için ısrar etmişti. Karısı üç günlüğüne İzmir'e gitmişti ve evi boştu. Karımla bana kendi yataklarını vereceğini söylüyordu.
Biraz onu kırmamak için, biraz da yapacak önemli bir işimiz olmadığından, sonunda teklifini kabul etmiştik. Doğal olarak akşamın programını da Fehmi yapmıştı. Ender takıldığımız içkili bir muhabbet, değişiklik olur diye düşünmüştük biz de.

Doğrusunu söylemek gerekirse, oldukça eğlenmiştik. Tek eksikliğimiz, karımla benim kılığımızın pek uygun olmamasıydı. Akşam İstanbul'a dönmeyi planlayarak yola çıktığımız için, ikimiz de spor şeyler giymiştik. Benim üstümde bir bluejean pantolonla kısa kollu ince bir gömlek vardı. Karım da kısa bir bluejean etekle kolsuz bir beyaz t-shirt giymişti.

Restoranda neredeyse hiç kadın müşteri yoktu. Fehmi'yi tanıdıkları için, bizi dipteki set üstünün en öndeki masasına almışlardı. Bir de dip taraflardaki bir masada iki kadın vardı. Biraz bundan, çokluk da karımın görüntüsünden olmalı, çevredeki erkeklerin ilgisi hep bizim masanın üstünde olmuştu tabii.
Ama aşırı bir rahatsızlık veren yoktu. Bu, anladığım kadarıyla oradakilerin çoğunun Fehmi'yi tanımalarından kaynaklanıyordu. Karımın gittiğimiz her yerde erkeklerin ilgisini çekmesine alışık olduğum için, olanları yadırgamamıştım. Ayrıca adamlara hak da veriyordum.

Alkol, her zaman karımın biraz çözülüp rahatlamasına neden olurdu. Yemekte içtiğimiz şaraplar da, aynı etkiyi yaratmıştı üstünde. Dış taraftaki iskemlesinde, biraz aşağıda kalan asıl salona göre bir balkondaymışcasına otururken, zaten oldukça kısa olan eteği sıyrılmış ve bacakları bütün güzelliğiyle meydana çıkmıştı.
Kapanmak için bir çaba da harcamıyordu karım… Tişörtü kollarıyla omuzlarını açıkta bırakıyordu. Küçük, ama yuvarlak ve dimdik memeleri incecik pamuklu kumaşın altından belli oluyor, zaman zaman birer düğme gibi kabaran meme başları, sutyen giymemiş olduğunu kanıtlıyordu. Gerçi başkaları farkında değildi ama, ben külodunun da olmadığını biliyordum. Nefret ederdi külot giymekten.

Oradan çıktıktan sonra gittiğimiz barda ise karımın hareketleri daha da rahatlamıştı. Tezgahın önündeki yüksek taburelerde oturduğumuz için çevredekilere unutamayacakları bir bacak şovu sergilemişti. Onun kendini göstermekten hoşlandığını öteden beri biliyordum. Üstelik bu durum, benim de garip bir biçimde hoşuma gidiyordu. Sonuçta, bir takım adamlar karımı ağızları sulanarak seyrediyordu en çok.

Nasıl olsa benim karımdı o.

Neyse, sonunda iyice sarhoş bir halde, Fehmi'nin evindeydik işte. Önce o bize yardım etti ve yatacağımız yatağın çarşaflarını değiştirdik. Sonra da biz ona, salonun ortasına bir yer yatağı hazırlamakta yardımcı olduk.
Hava sıcaktı ve terlemiştik. Karım, duş yapmak üzere banyoya girdi. Ben de Fehmi'yle oturup çene yapmaya başladım. Tam bir sarhoş muhabbetiydi yaptığımız.

Bir süre sonra karım da geldi yanımıza. Tişörtünü hafif ıslak vücuduna yeniden geçirmiş, eteğinin yerine de, beline bir havlu sarmıştı. Ama bu bir banyo havlusu değil, yalnızca büyücek bir yüz havlusuydu galiba. Hem ensizdi, hem de uzunluğu tam yetmediği için, sol bacağının üstünde derin bir yırtmaç oluşmuştu. Kısacası, eteği üstündeyken bundan çok daha derli toplu görünüyordu.
Tişört de, vücudunun bazı yerlerine, bu arada memelerine iyice yapışmıştı. Saçını ıslatmamıştı. Koltuklardan birine oturup, bizi dinlemeye başladı. Ben de duş yapmak istiyordum. Onları salonda bırakıp banyoya gittim. Sonra da soyunup, sıcak suyun altına girdim. Doğrusu çok iyi gelmişti bu.

Fena halde sarhoştum girdiğimde… Duşta ne kadar kaldım, tam bilmiyorum. Ellerimi fayanslara dayayıp ılık suyun altında keyifle kendimden geçmiştim.
Sonunda ben de belime bir havlu sararak dışarı çıktım. Niyetim artık karımı alıp yatmaktı. Ama hevesim kursağımda kaldı. Salonun kapısına geldiğim anda, olduğum yerde çakılıp kalmama neden olan bir manzarayla karşılaştım.

Karım, Fehmi için hazırladığımız yatakta, yüzüstü yatıyordu. Kollarını iki yanına uzatmış, başını yastığa koymuştu. Gözleri kapalıydı. Fehmi ise yatağın yanında, dizlerinin üstünde oturmuş, karımın sırtıyla omuzlarına masaj yapıyordu. Herhalde masajdan önce yatmaya hazırlanmış olmalıydı ki, soyunmuş, bir tek donla kalmıştı.
Ama kapının önünde çakılıp kalmama neden olan, elbette  bunlar değildi. Sezgilerim, garip bir şeyler döndüğünü algılamıştı aniden.
Bir adım geri atıp, holün karanlığında kaldım. Beni kolayca fark edemeyecekleri bir pozisyondaydım şimdi. Salonun ortasındaki yatak bana göre yanlama durduğu için, onları yandan seyrediyordum.

Karımın yüzünde, çok iyi tanıdığım o buram buram seks kokan ifade vardı. Kendini sırtında dolaşan ellere bütünüyle bırakmıştı. Fehmi de yaptığı şeye son derece konsantre olmuş görünüyordu.
İkisi de benim varlığımı, her an duştan çıkıp yanlarına gelebileceğimi unutmuş gibiydiler. Acaba ne olacaktı bu işin sonu? Kalbim küt küt atıyor ve heyecanla bekliyordum.

Fehmi'nin elleri şimdi karımın beline inmiş, sonra da iki yandan koltuk altlarına doğru gidip gelmeye başlamıştı. Yaptığı da, artık masaj olmaktan çıkmışa benziyordu. Düpedüz okşuyordu karımı.
Karımın da bu durumdan hiç şikayeti yoktu doğrusu. Aksine, son derece hoşlandığı belliydi. Ağzından küçük memnuniyet mırıldanmaları çıkıyordu. Bunların Fehmi üstünde etkili olacağı açıktı.
Arkadaşımın yüzünü dikkatle inceliyordum. Hafifçe gerilmişti. Heyecanlı olduğu belliydi. Sonra daha rahat hareket edebilmek için olmalı, dizleri üstünde doğruldu.

Tanrım; siki kalkmış, donunun önünü bir çadır gibi kabartmıştı.

Aynı anda benim sikimin de alabildiğine kalkmış olduğunu fark ederek şaşırdım. Neler oluyordu böyle? Seyrettiklerim beni kızdırıp kıskançlıktan çıldırtacak yerde, tahrik olmama neden olmuştu. Nefes bile almadan seyrediyordum.

Karım kendini iyice kaptırmıştı şimdi. Belinin büküldüğünü ve kalçalarının yataktan hafifçe yükseldiğini görüyordum. Fehmi de farkındaydı bunun. Dizleri üstünde yürüyerek, yatağın başucuna doğru gitti.
Şimdi karımın baş tarafında duruyor ve az önce belinden koltuk altlarına doğru yaptığı masaj hareketini, şimdi koltuk altlarından beline doğru yapıyordu. Daha da büyümüştü siki. Elleri de giderek daha aşağılara doğru inmeye, karımın belinde sarılı küçük havlunun kenarlarına kadar uzanmaya başlamıştı.
Parmakları, her aşağı gidişinde havlunun altına doğru uzanıyor, bu da onun iyice gevşemesine neden oluyordu. Karımın kalçaları iyice hareketlenmişti bu arada. Artık küçük hareketlerle kıvrılıp bükülüyor, aşağı yukarı, sağa sola yavaşça çalkalanıyordu.

Fehmi sonunda, karımın belindeki havluyu tamamen çözdü. Şimdi o baş döndürücü yuvarlaklıktaki kalçalar, ikimizin de gözleri önündeydi. Ama Fehmi'nin bana göre ciddi bir avantajı vardı. Ellerini karımın yumuşacık kalçalarının üstünde dolaştırabiliyordu.
Duruşu biraz garipti. Dizleri, karımın baş tarafında yere dayalıydı. Ellerini karımın kalçalarına götürebilmek için, vücudunu öne doğru eğip, uzatmak zorunda kalmıştı. Bu durumda, donunu yırtacakmış gibi duran siki de, karımın başının üstüne geliyor, neredeyse değecekmiş kadar yakın duruyordu.

Karımın ağzından çıkan mırıldanmalar, artık inlemeye dönüşmüştü. Kalçalarının okşanmasından ne kadar hoşlandığını biliyordum. Doğrusu Fehmi de işini biliyor elinin altındaki beyaz yuvarlakları sanki yoğuruyordu.
Karım artık kalçalarını iyice kaldırmıştı. Birden sol elini uzattığını ve Fehmi'nin donun altından bile büyüklüğü belli olan sikini kavradığını gördüm.

- “Ohhhh ne güzel…” dedi, memnuniyetini belli eden bir sesle, “Ne kocamansın böyle…”

Parmakları kıpır kıpır oynuyor, sikin üstünde dolaşıp duruyordu. Sonra öteki elini de götürdü oraya ve Fehmi'nin donunu aşağı çekmeye başladı.
Acele ediyor, onun çıplak sikini bir an önce eline almak istiyordu. Bunu başardığı zaman da, duyduğu mutluluğu yüksek sesle dile getirdi:

- “Oh yavrum… Nasıl kalkmış bak… Öyle güzel ki…”

Fehmi'nin sesi çıkmıyordu bu arada. Gözlerini kapamış, sikini karımın ellerine bırakmıştı. Kendi elleriyse karımın kalçalarını yoğurmaktan vazgeçmemişti tabii… Üstelik şimdi parmakları, o muhteşem yuvarlaklıkların arasına girmeye de başlamıştı. Bu temasın karıma büyük zevk verdiğini görüyordum.

- “Oyna benimle n'olur…” dedi, parmakları Fehmi'nin en dibinden kavradığı sikini sıvazlarken, “Oyna hadi…”

Sonra başını kaldırdığını gördüm. Ağzı açıldı ve dudakları elindeki sikin şişmiş başına kapanıverdi. Tek bir harekette, yutabildiği kadarını yutmuştu. Bu Fehmi'nin bütün vücudunun titremesine neden oldu.
Karımın ağzının ne kadar marifetli olduğunu benden iyi kimse bilemezdi. Bu bakımdan arkadaşımın neler hissettiğini tahmin edebiliyordum. Nitekim kalçaları hareketlenmişti bile. Önce küçük küçük hareket ediyordu. Sonra hızlanmaya başladı ve sonunda öyle bir hale geldi ki, artık yaptığının tek bir tanımlaması olabilirdi.
Karımı ağzından sikiyordu Fehmi.

Aslında yeni tanışmıştı kocasının arkadaşıyla…
Öyle yakışıklı da değildi adam… Hatta çirkin bile sayılabilirdi. Bir kere, normalde son derece sinirine dokunacak kadar kısa boyluydu. Şişman değildi ama vücudu iyice kalındı. Çıplak kolları ve gömleğinin yakasından görünen göğsü aşırı kıllıydı ama saçları iyice dökülmüştü. Kısacası, normal koşullarda göz ucuyla bile bakmayacağı biriydi.

İşi gözleriyle bitirmişti adam… Salona girip, koltuğa oturduğu anda üzerine dikilmişti kapkara gözleri… Kocasıyla yanyana, kanapenin üzerinde oturuyordu. Tam karşılarındaki koltuğa yerleşirken, kısacık eteği biraz sıyrılmıştı tabii. Bu da yetmişti adam için.
Yüksek topuklu dekolte ayakkabılarının daha da güzelleştirdiği ayaklarından eteğinin başladığı yere kadar bacaklarını didik didik eden gözleri, kısa bir süre sonra alev alev yanmaya başlamıştı.

Hem hoşuna gitmiş, hem de biraz şaşırtıcı olmuştu bu. Böyle bir şeye hiç hazırlamamıştı kendini. Soran gözlerle kocasına bakıp, onun gözlerinden “sen bilirsin” mesajını aldıktan sonraki kararsızlığı ise çok kısa sürmüştü.
Adamın gözlerinin yakıcılığı ağır basmıştı doğrusu… Fena halde hoşlanıyordu bu bakışlardan… Üstelik, böylesine çirkin bulduğu birini tahrik etmek fikrini de son derece iç gıcıklayıcı bulmaya başlamıştı.
Koltukta biraz kımıldanıp eteğinin biraz daha sıyrılmasını sağlayarak, kararını kocasına da belli etmişti önce… Sonra da, adamı kelimenin tam anlamıyla mahvetmeye girişmişti.

Doğrusunu söylemek gerekirse, kılığı da çok uygundu buna. Adam gelmeden önce kocasıyla dışarı çıkıp biraz eğlenmeyi kararlaştırmışlar ve buna göre giyinmişti.
Açık mor stretch eteği, daracık ve kısacıktı. İncecik askıları olan önü düğmeli beyaz bluzu, tiril tiril ve teninin üzerinde kayan bir kumaştan yapılmıştı. Ne sütyen takmıştı ne de külot giymişti tabii… Bacaklarını saran siyah parlak jartiyer çoraplarından başka bir şey yoktu içinde…
Üsten üç düğmesi açık bluzun aralarını meydanda bıraktığı memelerinin geri kalan kısmı da, incecik kumaşın altından iyice belli oluyordu. Kısacası, o çok sevdiği “sik beni” kıyafetlerinden birine bürünmüş durumdaydı.

Sonra birden kocasının arkadaşı çıkıp gelmişti. Kocası kapıyı açıp adamı içeri aldığında, banyoda kumral saçlarını tarıyordu. Salona, onların yanlarına gider gitmez de, kocasının bu ilk kez gördüğü arkadaşını esir alıvermişti işte…

Daha çok göstererek oturmaya başlaması, adamı iyice etkilemişti bu arada… Doğaldır ki, başına gelecekleri bilmiyordu adam. Neredeyse kasıklarına kadar meydanda olan bacaklarında eriyip gitmişti şimdiden… Üstelik, bir de durumu kocasına çaktırmamaya çalışıyor ve komik oluyordu.

İlk başlarda, bacak bacak üstüne atarak oturuyordu. Sık sık bacak değiştirip, eteğinin kalçalarına kadar sıyrılmasına neden olduktan sonra bundan vazgeçmişti. Artık dizleri hafifçe aralık oturuyordu koltuğunda… Arkasına yaslanmıştı.
Adamın gözlerinin, okşayan bir el gibi bacaklarının arasına daldığını gördükçe de, iyice tahrik olmaya başlamıştı. Dizleri, sanki farkında değilmiş gibi, yavaş yavaş birbirinden ayrılıyordu.
Gözlerini ise adamın pantolonunun önünde meydana gelen kabarıklıktan koparıp alamıyordu bir türlü. Bu yeni tanıdığı adamın sikini kaldırmak öylesine hoşuna gidiyordu ki, amı bir nabız gibi atmaya başlamıştı.
Yeniden kocasıyla göz göze geldiler. Tüm olan bitenin farkındaydı o da… Gözlerinde, hala geçerliliğini sürdüren o olayı kabullenme ve gördüklerinden etkilenip tahrik olmuşluğun, çokça şehvet karışımı bir ifade vardı. O da arkadaşı gibi sergilediği hazinelerinin içine dalmıştı gözleriyle…
Kısacası, o da, kocası da, adam da memnundular durumlarından. Yalnızca adam, ne olacağını bilmemenin getirdiği belirsizlik ve arkadaşının karısına sulanmanın verdiği suçluluk duygularıyla, hafifçe rahatsızdı.
Bu daha da hoşuna gidiyordu. Adamı tahrik ederek köşeye sıkıştırmak, son derece zevkli geliyordu ona. Dizlerini biraz daha araladı.

Adamın yanakları iyice kırmızılaşmıştı şimdi. Gözleri birbirinden on santimetre kadar aralık duran dizlerinin arasında sabitleşmişti. Aslında amını göstermek istiyordu ona ama, bunun için, kocasından gelecek yeni bir işarete kadar beklemesi gerektiğini de biliyordu. Adam, o zamana kadar, görebildiğiyle yetinmek zorundaydı kısacası.
Kocası da, arkadaşının durumuyla bayağı eğleniyor gibiydi. Adamın, hemen yanı başında kıvranır gibi oturmasını görmezlikten geliyor, hiç bir şey yokmuş gibi, ilgisi bile olmayan konularda konuşup duruyordu.

Bir yandan da, işin uzamasından sıkılmaya başlamıştı. Adama küçük bir örnek sunmaya karar verdi birden. Eğilip ayakkabılarının fiyonklarını çözmeye koyuldu. Sonra da, sanki ayaklarını rahatlatmak istiyormuş gibi, birer birer çıkardı.
Bunu yaparken önce sağ, sonra da sol ayağını biraz kaldırmak zorunda kalmıştı. Böylece dizleri birbirinden daha da ayrılmış oluyordu tabii. Kısa bir an için olsa da, amının kıllarını görmüştü adam ve cin çarpmış gibi irkilmişti. Bu kadarını beklemediği belliydi.
Kocasıyla yeniden göz göze geldiler. Gözleriyle anlaştılar. Elindeki cep telefonuyla oynar gibi yaparken sesini kapatıp tekrar arama tuşuna bastı. Kocasının cep telefonu çalmaya başladı. Pardon diyerek telefona cevap veren ve hayali muhatabıyla hararetli bir şeyler konuşan kocası salondan çıktı.
Kocasının arkadaşıyla bakıştılar, gülümsediler birbirlerine… Ardından tekrar, bu kez telaşla içeriye giren kocası çok özür diledi arkadaşından… Çok acil bir işi çıktığını ve bir saate kadar döneceğini söyleyip salondan çıkıp gitti. Bir süre sonra da, sokak kapısının açılıp kapandığını duydular.
Adam, sanki sihirli bir değnekle dokunulmuşcasına rahatlamıştı. Kocasının gerçekten gittiğini sanıyordu doğaldır ki. Ama o, bunun doğru olmadığını, kocasının içeride bir yerlerde beklediğini biliyordu.
Şimdi, işi fazla uzatmaması gerekiyordu. İyice arkasına yaslandı koltukta. Yalnızca çıplak ayak parmakları yere değiyordu. Sonra da, bacaklarını hareket ettirmeye başladı. Dizlerini, yavaş hareketlerle açıp kapıyordu. Ama en kapandığı zamanda bile, bir karışa yakın aralık kalıyordu dizleri.
Adamın nerelerini görebildiğini tam bilmiyordu ama, İyice kızarmış yüzüne bakarak, gösterdiklerinin hiç de az olmadığını anlayabiliyordu. Eteği, kalçalarına kadar sıyrılmıştı. Artık hiç konuşmuyorlardı. Elektrik dolu, adeta şimşekler uçuşan bir hava oluşmuştu aralarında.
Adamın gözleri kasıklarında kitlenip kalmıştı sanki. Başka bir yere bakamıyordu. Pantolonunun önündeki kabarıklık da, akıl almayacak kadar büyümüştü şimdi. Buna rağmen, hala yerinden kımıldamamakta ısrar ediyordu nedense. Aptal gibi zamanı boş yere harcıyordu.

Hafifçe kayarak, kalçalarını koltuğun kenarına getirdi. Neredeyse yatar gibi oturuyordu şimdi. Eteği artık beline kadar sıyrılmıştı. Sonra adamın gözlerinin içine baka baka, dizlerini birbirinden ayırmaya başladı. Bacakları koltuğun kenarlarına değene kadar da sürdürdü bu hareketini.

Tabak gibi açmıştı kendini adamın önünde. Kimsenin dayanamayacağı bir manzara sergilediğini biliyordu. Şiş dudakları aralanmış, vıcık vıcık sulanıp açılmış amının içine bakıyordu adam. Sonra elini götürüp, amıyla oynamaya başladı.

Zevkten buğulanmış gözleriyle adamın birden yerinden fırladığının farkına vardı. Kapkara gözlerini, parmaklarının altında daha da açılmış amından ayırmadan pantolonunun önünü çözdü adam. Sonra da, külotuyla birlikte dizlerine kadar indiriverdi.
Muhteşem bir manzara çıkmıştı şimdi ortaya. Adamın, tıpkı göğsü ve kolları gibi, kapkara kıllarla kaplı siki kocaman ve dimdikti. İki adımda yanına sokuluverdi. Sonra iki eliyle dizlerinin altından tutup bacaklarını kaldırdı ve karnına doğru bastırdı adam.
O kocaman sikin morarmış başı, hiç bir yardıma gerek kalmadan amını buluverdi ve sert bir hareketle, bir anda dibine kadar geçiriverdi.

Çığlığa benzer bir inleme kaçırdı ağzından… Bütün vücudu kasıldı önce… Sonra beli gelmeye başladı. Amı açılıp kapanıyor, içindeki kocaman siki sanki sağmaya çalışıyordu. Adamın kasıklarındaki kıllar amının dudaklarına, kıllı taşakları götüne yapışmıştı.
İçini alabildiğine dolduran sik birden hareketlenip, girip çıkmaya başladığında, daha da çıldıracak gibi hissetti kendini. Kocasının arkadaşı, onu altına almış hırsla sikiyordu. Daha karşılaştıkları andan itibaren, göstere göstere deliye döndürmüştü adamı. Sonunda sikiliyordu işte. Hem de ne biçim sikiliyordu.

Kocasının içeride bir yerlerde olduğunu, olup bitenleri mutlaka seyrettiğini bilmek de, sikilmekten aldığı zevkin on kat artmasına neden oluyordu. Çılgın bir şeydi bu. Adam onu koltukta öylesine ikiye katlamıştı ki, kımıldamasına bile imkan kalmamıştı. Zevkten yarı kapanmış gözleriyle, içine bir piston gibi girip çıkan kocaman siki seyrediyordu yalnızca.

Amının dudakları, sikin çevresine sımsıkı yapışmıştı. Adam bir dibine kadar geçirip, bir ucuna kadar çıkardıkça, üzerindeki tüm damarları, kıvrımları beyninin içinde hissediyordu sanki.
Bütün duyguları amında toplanmış gibiydi. Aldığı zevk, her geçen saniye daha büyüyor, daha dayanılmaz bir hale geliyordu. Ağzından kaçan boğuk iniltileri kontrol etmesine olanak yoktu. Artık neredeyse zevkten feryat eder hale gelmişti. Kocasının onu izlediğini bildiğinden onu daha da tahrik etmek için özellikle kendini kısıtlamıyor, içinden geldiği gibi davranıyordu.

Birden vücudu kasılıverdi adamın. Aynı anda, amının içini yakıcı bir sıcaklık kaplayıverdi. İçindeki sikin kasılmalarını hissediyordu. Kocasının arkadaşı, tohumlarını amının en dibine fışkırtıyordu. Bitmek bilmeyen lav dalgaları gibi geliyordu adamın beli. Karnının içinde bir yerlerde bir dinamit patlamış gibi oldu birden. Titreye titreye o da orgazm olmaya başladı.

Sonra hiç beklenmedik bir şey yaptı adam ve sikini çekip dışarı çıkardı. Birden içinde büyük bir boşluk oluştuğunu hissetti. Onun böyle bir şey yapacağını aklına bile getirmemişti doğrusu. Şaşkın gözlerle pantolonunu çekişini ve kemerini bağlayışını seyretti.
Adam, onunla bir daha göz göze bile gelmeden dönüp salonun kapısına doğru yürüdü. Ancak sokak kapısının açılıp kapandığını duyduğunda, onun gittiğine inanabildi.

Bacakları alabildiğine aralık ve tüm taze sikilmişliğiyle, koltuğun üstünde kalakalmıştı öylece. Amının açık dudakları arasından sızan bellerin götüne aktığını hissediyordu. İçini gıcıklayan bir duyguydu bu. Parmaklarını götürüp, tekrar amıyla oynamaya başladı. Gözleri kapamıştı.

Bir başka parmağın daha kasıklarında dolaştığını hissettiğinde, titreyerek gözlerini açtı ve sessizce gelip önünde diz çökmüş olan kocasına baktı.
Şehvet kıvılcımları çakıyordu, kocasının gözlerinde. Belden aşağısı çıplaktı ve her zaman aklını başından alan o güzelim siki dimdikti.

Kocasının parmağı amından yavaşça aşağı kayıp götünün deliğini okşamaya başladığında, ağzından küçük bir inilti kaçırdı. Dizleri, sanki kendiliğinden göğsüne doğru çekildiler. Alabildiğine açtı kendini kocasının önünde.

Adamın belleri, götünü vıcık vıcık kayganlaştırmıştı. Kocası oynadıkça gevşeyip açıldığını, gittikçe sikilmeye hazır bir hale geldiğini hissediyordu. Parmak yavaşça içine kaydığında, zevkten bayılacak gibi oldu. Sonra kendini, artık küçük bir sik gibi götüne girip çıkmaya başlayan parmağın verdiği anlatılmaz duyguya kaptırıverdi.
Tüm vücudu bir yay gibi gerilmişti. Götü giderek kendini bırakıyor, sikilmeye hazır bir hale geliyordu. Tekrar kapamıştı gözlerini. Kocası durup, parmağını götünden çektiğinde de açmadı. Neyin geldiğini biliyor ve bunu tüm benliğiyle istiyordu.

O inanılmaz yumuşaklıktaki taş gibi sertlik götüne dayandığında, küçük bir inilti kaçırdı ağzından. Sonra sokmaya başladı kocası.
Ateş gibi yanan sikini, yavaş yavaş ama duralamaksızın sokuyordu. Çıldıracak gibi olmuştu. Kendini daha fazla tutamadı. Sarsıla sarsıla belini getirmeye başladı.

Kocası, yavaş ve uzun hareketlerle sikiyordu götünü. Sokuyor, çıkarıyor, sokuyor, çıkarıyordu durmadan. Sözcüklerle anlatılamayacak kadar zevkli bir şeydi bu. Çok kısa bir süre içinde ikinci kez, üstelik bu defa götünden sikiliyordu ve sanki uçmuş gibiydi.

Fazla dayanamadı kocası. Az önce adama sikilişini seyretmişti tabii. İyice tahrik olmuştu anlaşılan. Birden dibine kadar geçirip, fışkırtmaya başladı.
Karnının içine dolan yakıcı sıcaklık, onu güçlü bir el gibi kavrayıp, uzaya fırlattı sanki. Götü, bir mengene gibi sıktı kocasının sikini. Ohhh…
Titreye titreye, onun da beli gelmeye başladı.

Karım gözlerini kapamış, kendini tümüyle içine girip çıkan parmağa bırakmıştı. Vücudu hafif hafif titriyordu. Onu çok iyi tanıdığım için, Oktay'ın biraz daha devam etmesi halinde, yine belini getireceğini biliyordum.
Şimdi iyice öne eğilmiş, saçları, yanakları iyice kızaran yüzünü örtmüştü. Birden küçük bir çığlık kaçırdı ağzından. Titremeleri çoğalıp, çılgınca bir tempoya ulaştı.

İşte yine boşalıyordu azgın karım…

Onu hemen kendine getiren, Oktay'ın durması oldu. Karım gelirken o küçük deliğinin nasıl sıkıştığını biliyordum. Eski arkadaşım parmağının böylesine yumuşacık bir mengenede ezilmesinden etkilenerek durmuştu herhalde.
Ama karım hoşlanmamıştı bundan. Bacaklarını iyice açarak, Oktay'ın bacakları arada kalacak şekilde sokuldu. Sırtı hala ona dönüktü. Sağ elinin bacaklarının arasından uzanıp o kocaman siki kavradığını gördüm.
Dizlerini bükerek, kalçalarını arkadaşımın kucağına doğru indirdi. Tanrım, bu allameyi gerçekten de almak istiyordu götüne.

Sırf dikkat kesilmiş, hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak izliyordum onları. Karımın tüm vücudunun titremesinden, Oktay'ın sikinin göt deliğine değdiğini anladım.

- “Ohhhh ne kadar güzel…” diye inledi karım, “Tanrım, ateş gibi yanıyor sikin…”

Kalçaları, çok küçük hareketlerle çalkalanıyor, yavaş yavaş oturuyordu Oktay'ın kucağına. O küçük delik yavaş yavaş açılıyor olmalıydı. Birden sarsılarak durdu. Aynı anda yeni bir küçük çığlık kaçtı ağzından. O kocaman sikin başı içine girmiş olmalıydı. Oktay iki eliyle onu belinden kavradı bir anda.

- “Ahh ne güzel girdi, gördün mü yavrum..?” dedi karım, “Ohhh ne güzel açıldı götüm, görüyor musun? Ama n'olur acele etme sen… Bırak ben alayım onu içime… Sen kımıldama n'olursun…”

Başı hala öne eğikti ve saçları nedeniyle yüzünü göremiyordum. Onun yerine, tüm dikkatimi kalçalarının büyüleyici hareketlerine vermiştim. Artık yalnızca iki yana çalkalanmıyordu kalçaları. Küçük hareketlerle yukarı aşağıda da oynamaya başlamıştı.
Her seferinde Oktay'ın kucağına biraz daha çok oturuyor, onu biraz daha çok alıyordu içine. Sonunda bacaklarının arasından uzatıp Oktay'ın sikini sımsıkı kavradığı elini de çekti geriye. Şimdi iki eliyle koltuğun kenarlarını kavramıştı. Kalçalarının hareketleri, giderek kontrolden çıkıyor gibiydi.

Bu ne kadar sürdü bilmiyorum. Zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Sonunda karımın kalçaları Oktay'ın kucağına yapıştığında, sikimin zonklamaları dayanılmaz hale gelmişti. Sonra karım başını geriye attı. Şimdi yüzünü olduğu gibi görüyordum. Gözleri kapalı, ağzı yarı açık ve tüm yüz hatları geriliydi. Aldığı zevkin aynası gibiydi yüzü.

Offf…  O kadar güzeldi ki o anda.

Önümdeki seyrine doyum olmaz manzara, karım Oktay'ın kucağında hareket etmeye başladığında daha da güzelleşti. Şimdi ayakları ve koltuğun kenarlarını kavrayan ellerinden destek alarak, arkadaşımın kucağına oturup kalkmaya başlamıştı.
Göremiyordum ama, o kocaman sikin arkasına girip çıktığını anlıyordum. Küçük deliği gittikçe daha çok açılıyor, gevşiyor olmalıydı. Hareketleri hızlanmaya başlamıştı.

Sonra birden durdu. Vücudunun belden yukarı kısmını Oktay'ın göğsüne bıraktı. Ayaklarını kaldırıp, bacaklarını karnına doğru çekti ve ayakkabılarını topuklarından yakaladı. Şimdi Oktay'ın kucağında tabak gibi açmıştı kendini.
Dehşet bir manzara vardı gözlerimin önünde. Artık görmek istediğim her şeyi görüyordum. Arkadaşımın siki, neredeyse dibine kadar gömülmüştü karımın götüne.
Hemen onun üstünde de, insanı çıldırtan başka bir manzara vardı. Karımın artık iyice şişip vıcık vıcık bir hale gelmiş olan amının, neredeyse tam içine bakıyordum durduğum yerden.

- “Hadi şimdi sik beni…” diye inledi karım, “Ohh hadi şimdi istediğin gibi sik beni erkeğim…”

Sanki bunu bekliyordu Oktay. Hırsla pompalamaya başladı. İki eliyle karımı memelerinden yakalamış, üstünde tutuyordu.

Delirecek gibi olmuştum. O kocaman sikin karımın küçük götüne girip çıkışını, en ince ayrıntısına kadar görüyordum artık. Karım da, Oktay da, ben de zevkten uçmuştuk. Gözlerim karımın amına her takıldığında, elektrik çarpmış gibi oluyordum. Oktay arkasına sokup çıkarırken dudakları açılıp kapanıyor, sanki içine girecek ikinci bir sik için yalvarıyordu, o güzelim şey.
Bu, öncekinden de müthiş bir manzaraydı. Hemen oracıkta ikinci bir erkek olmayışına, karımın bacaklarının arasına girip onu aynı anda amından sikmeyişine hayıflanıyordum.

Titreyen ellerimle pantolonumu çözüp, patlama raddesine gelen sikimi dışarı çıkardım. Gözlerimi karımın gittikçe daha çok açılan amından ve götüne bir piston gibi girip çıkmakta olan sikten bir an bile ayırmadan, okşamaya başladım. Belimi getirmem an meselesiydi.

Ama Oktay benden önce davrandı. Karımın daracık götü aklını başından almış olmalıydı. Birden dibine kadar geçirdi ve inlemeye başladı. Bu karımın çıldırmasına yetmişti. İçinde fışkıran tohumları hissetmek onu mahvetmişti. Gelirken Oktay'ın kucağında çırpınıyordu.

Neredeyse aynı anda ben de ikinci kez mutfağın zeminine fışkırtmaya başladım. Gözlerim kararıyordu.

Yine de kendini en çabuk toplayan ben oldum. Salonda karım, hala Oktay'ın kucağındaydı. Ama artık ayakkabılarının topuklarını bırakmış, ayakları tekrar yere basmıştı. Bir süre sonra da, kalkacak kadar kendine geldi.
Oktay ise bu sefer tam tükenmiş gibiydi. Karım kucağından kalkarken götünden çıkan siki, şimdi boynu iyice bükük bir halde, bacaklarının arasına sarkmıştı.

Ayağa kalkıp, pantolonu çekmeden salon kapısına doğru yürüdüğünü gördüğümde, bir an için paniğe kapıldım. Mutfakta saklanacak yer arıyordum ki, onun benden tarafa bakmadan banyoya gitmekte olduğunu anladım. Normal olarak, biraz temizlenmek, kendine düzen vermek istiyordu.
Karım ise yalnızca eteğini indirmekle yetinmiş, sonra da tekrar yerine oturmuştu bile. Kendini bana, tüm taze sikilmişliğiyle sakladığını biliyordum.

Bunu düşünmek, sikimin yeniden kalkmasına neden oldu.

Bir taraftan da, Oktay banyodan çıkmadan yapmam gerekenler vardı tabii. Hızla sokak kapısına giderek, yine gürültüyle açıp kapadım. Böylece, eve resmen dönmüş oluyordum. Ama salona gitmeden önce mutfağa dalıp, koca bir bardak soğuk su içmem gerekiyordu. Biraz kendime gelmeliydim.
Bu arada Oktay'ın da banyodan çıktığını ve salona geri döndüğünü fark ettim. Peşinden gittiğimde yerine oturmamıştı ve gitmeye hazırlanıyordu.

- “Artık gidiyorum…” dedi, güya karıma çaktırmadan bana göz kırparak, “Çok kalmayacağımı söylemiştim sana zaten…”

Aklı sıra beni inandıracaktı. Öyle ya, gündüz konuşurken gece otele dönüp biraz zamparalık yapacağını ima etmemiş miydi bana. Ama karımla yaşadıklarından sonra buna olanak kalmadığını biliyordum. Buna rağmen, kaçmak istemesini de normal buluyordum.

Bir taksi çağırdık, sonra da karımla onu kapıya kadar geçirdik.

Bu andan sonra beni tam bir seks fırtınasının beklediğini biliyordum ama, bunun daha sokak kapısının önünde başlayacağını tahmin etmiyordum doğrusu.
Karım daha ben kapıyı kapar kapamaz, sanki aylardan beri erkeksiz kalmışçasına üstüme saldırdı. Kolları bir anda boynuma dolanmış, vücudu vücuduma yapışmış, ağzı ağzıma kenetlenmişti. Deli gibi öpüşüyorduk. Dillerimiz birbiriyle sanki savaşıyordu.
Şimdi bütün yakıcılıyla bana verdiği o güzelim ağzın akşam boyunca üç kez sikildiğini, bir kere benim, iki kere da Oktay'ın tohumlarıyla dolduğunu düşündükçe, zevkten uçacak gibi oluyordum.

Sonra ayrılıp yatak odamıza gittik. İkimiz de akıl almayacak kadar büyük bir hızla soyunduk. Onu yatağın ortasında domalttım. Göğsü yatağa yapışık, güzelim kıçı havada öylece dururken, her şey gözlerimin önüne serilmişti.
Her zaman sımsıkı kapalı durmasına alışık olduğum küçük göt deliği, şimdi hafifçe şişmiş ve açıktı. İçinden sızan pelte pelte sıvılar, kalçalarının yarığına ve bacaklarına sızmıştı. Amı ise perişan durumdaydı.

Saatlerce, hiç doymayarak sikiştük o gece.

İkimiz de çıldırmış gibiydik. Üstelik bu sefer daha farklı bir durum vardı ortada. Olaylar Ankara'daki gibi rastgele gelişmemiş, her şey planlanarak uygulanmıştı.
Karım, Oktay onu sikerken seyrettiğimi biliyordu. Benim de onun bildiğinden haberim vardı. Bu her şeyi daha da güzel, daha da tahrik edici bir hale getirmişti sanki.
Sonra tutukluğu bir yana bırakıp, konuşmaya başladık. Karım sikilmeye doyamadığını, sikilişini seyretmemin de, duyduğu zevki yüze katladığını anlattı. Ben de tüm duygularımı açıkladım ona.

Sonunda halsiz kalıp uykuya dalmaya hazırlanırken, bundan sonra neler yaşayabileceğimizi düşünmeye başladım.

Sadece bunu düşünmek bile son derece tahrik ediciydi.

- “Hadi biraz yürüyüşe çıkalım…” dedim birdenbire, “Siz oturmaktan sıkılmadınız mı? Benim biraz hava almam lazım…”

Teklif Oktay'ı bayağı şaşırtmıştı tabii. Karım ise böyle bir şeyi beklediği için hazırlıklıydı.

- “Sen çıkıp biraz dolaş istersen…” deyip, sonra da Oktay'ın konuşmasına fırsat bile vermeden ekledi, “Oktay'ın da çıkacağını sanmıyorum. Ayrıca beni evde yalnız bırakacak değil ya…”

İşte sorun çözülmüştü. Oktay hala şaşkındı ama bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. Bu arada düşündükçe yeni çözümler de gelmeye başlamıştı aklıma.

- “İyi…” dedim, “O zaman ben biraz yürüyeyim. Hatta caddeye kadar inip sigara da alayım kendime…”

Çıkarken, yine salonun kapısını kapamaya özen gösterdim. Sonra da sokak kapısını açıp kapadım ve gürültü çıkarmadan yine mutfağa geçip önceki yerime yerleştim. Ama bu sefer her şey çok hızlı gelişiyordu.
Gözlerimi salona çevirdiğimde, karım yerinden kalkıp Oktay'ın koltuğunun önüne gelmişti bile. Sonra yavaşça eski arkadaşımın bacakları arasında, halının üstüne diz çöktüğünü gördüm.
Aceleci elleriyle onun pantolonun önünü çözüp indirmesi ve yeniden kazık gibi olmuş o kocaman sikini dışarı çıkarıp okşamaya başlaması ise yalnızca saniyeler sürmüştü. Bir taraftan da, hayran gözlerle seyrediyordu elindekini.

Haksız sayılmazdı.

O anda Oktay'la aramdaki tek benzerlik, ikimizin de siklerinin alabildiğine kalkmış olmasıydı. Ama, aşağılık duygusuna kapılmama neden olacak kadar ciddi bir büyüklük farkı vardı organlarımız arasında. Karımın böylesine kocaman bir şeyi küçük götüne yemek istediğini bilmek, heyecanımı daha da arttırıyordu.

- “Hala anlayamıyorum o kadar zaman kadınsız kalmaya nasıl dayandığını…” dedi karım Oktay'a.

- “Söyledim ya, çok zordu…”

- “Böyle bir sikin o kadar zaman kullanılmadan kaldığına inanmak da zor ama…”

- “…”

- “Sustuğuna göre, anlatmak istemediğin bir şeyler var anlamını çıkarıyorum…”

- “…”

Gerçi Oktay susuyordu ama, karımın onu konuşturmaya kararlı olduğu belliydi. Bunun için her yolu deneyeceğini biliyordum. Şimdilik işi ağırdan alıyordu biraz. Ama boş da durmuyordu tabi. Başı arkadaşımın sikine doğru eğilmeye başlamıştı bile. Sonra dilini dışarı çıkardı ve o kocaman sikin dev bir mantara benzeyen başını yalamaya koyuldu.

Oktay'ın vücudunu hafifçe kasıldı bu temasla. Kalçaları, sanki elinde değilmiş gibi biraz yükseldi koltuktan. Sonra karım çılgın şeyler yapmaya girişti. Dili en tepesinden en dibine kadar her yerinde dolaşıyordu Oktay'ın sikinin. Sanki kocaman bir dondurmayı yalıyormuş gibiydi.
Gözlerimi bu manzaradan alamıyordum. Ben de, karım da, Oktay da, kendimizden geçmiş gibiydik o anda. Karım ağzını açıp arkadaşımın sikini yarıya kadar yuttuğunda, çıldıracak gibi oldum. O yumuşacık dudaklar sanki benim sikimin üzerine kapanmış gibi bir duyguya kapılmıştım. Bu nedenle karım geri çekildiğinde de, Oktay'la birlikte ben de irkildim. Karım konuşmak istiyordu.

- “Ağzım hoşuna gidiyor mu? Söyle bana, ağzımı sikmek güzel mi?”

- “Çok…”

- “Suudi Arabistan'da böyle güzel ağızlar var mıydı peki..?”

- “Seninki gibi ağız öyle her yerde bulunan bir şey değil ki yavrum…”

- “Anladım, benimki gibi yoktu belki ama, yine de bazı ağızlar vardı orada öyle mi? Ama kadın olmadığını söylediğine göre, erkek ağzı olmalıydı herhalde…”

- “…”

-“Bak yine susuyorsun… Ama önemi yok. Sussan da anlıyorum ben…”

- “Sen de çok konuşuyorsun… Halbuki ağzının yapabileceği güzel şeyler de var… Hadi, sus ve ağzını ver bana…”

- “Ağzımda mı patlatmak istiyorsun yine… Ohhh bu çok hoşuma gidiyor, biliyorsun değil mi…?”

Şimdi karımın dudakları, yeniden o kocaman sikin çevresine dolanmıştı. Başı hızla aşağı yukarı hareket ediyor, Oktay'ın siki kimi zaman en ucuna kadar dışarı çıkıyor, kimi zaman yarıdan fazlası karımın ağzında kayboluyordu.
Eski arkadaşımın başı koltuğun arkasına yaslanmıştı. Gözleri kapalıydı. Parmakları, oturduğu koltuğun kollarına iki taraftan kavramıştı. Karım da iyice çıldırmıştı. Burnundan iniltiler çıkarıyordu.
Bir eliyle Oktay'ın sikini dibinden kavramış, diğeriyle onun bacağına tutunmuştu. Dizleri yerde, kıçı havadaydı. Vücudu kıvrılıp bükülüyordu. Eteği beline kadar sıyrılmış, o başdöndürücü güzellikteki kalçaları olduğu gibi meydana çıkmıştı.

Vücut hareketleri, bir süre sonra kalçalarının bükülüp kıvrılmasına, çalkalanıp dalgalanmasına dönüştü. Şimdi beni gerçekten deli eden bir manzara vardı gözlerimin önünde.
Karım, Oktay'ın sikini hırsla emerek ağzına sokup çıkarırken, bir yandan da, sanki arkasındaki görünmeyen biriyle sikişiyormuş gibiydi.
Bu düşünce, beynimin içinde tıpkı bir dinamit gibi patlamıştı. Karımın iki erkeğin arasına sıkışıp, aynı anda amından ve ağzından sikildiğini hayal etmek beni öylesine tahrik etmişti ki, şimdiye kadar olan her şey gözümdeki değerini yitiriyordu.

Oktay'ın ellerinden birini uzatıp parmaklarımı karımın saçları arasına soktuğunu gördüğümde, getirmek üzere olduğunu anladım. Gerçi karımın ağzına çok dayanamayacağını biliyordum ama, şimdiye kadar bir kaç kez getirdiği için, yine de, işinin bu kadar kolay biteceğini sanmıyordum doğrusu.
Kalçaları koltuktan yükselmişti. Bir taraftan sikini karımın ağzına daha çok sokmaya çalışıyor, bir taraftan da eliyle onun güzelim başını kucağına bastırıyordu. Sonra vücudu sarsılmaya başladı. Aynı anda karım da çılgına dönmüştü. Çıkardığı seslerden, ağzına fışkıran tohumları yutmaya çalıştığını anlıyordum.

O da getiriyordu belini.

Durulduklarında, ikisi de halsiz düşmüş gibiydiler. Karım, Oktay'ın bacakları arasında yere oturmuş, başını bir bacağına yaslamıştı. Ama elindeki siki da bırakmamıştı. Gerçi şimdi biraz boynu bükülmüş gibi duruyordu ama, hala kocamandı eski arkadaşımın siki. Bir süre öylece kaldılar.

Sonra karımın eli yeniden hareketlendi. Parmakları Oktay'ın taşaklarından başlayarak yukarılara kadar tırmanıyor, sonra tekrar aşağı iniyordu.
İstediğini bildiğim şeyi henüz elde etmemişti karım. İçindeki güçlü arzu, parmaklarından Oktay'ın tenine geçiyor ve onu etkiliyordu. Akıl almayacak kadar kısa bir süre içinde, siki en az eskisi kadar büyümüş, taş gibi sertleşmişti.

- “Başka ne yaptın orada peki?” diye sordu karım.

- “Sen beni sorguya çekmekten zevk alıyorsun galiba…”

- “Sorguya çekmiyorum ki… Yalnızca merak ediyorum o kadar. Üstelik senin ne yaptığını değil, sikinin ne yaptığını merak ediyorum.”

- “Hoşuna mı gidecek öğrenmek?”

- “Ohh tabii hoşuma gidecek…”

- “Sence ne yapmış olabilir sikim?”

- “Çok şey… Açıkça söylemesen bile, birilerinin ağzına girmiş mesela… Belki birilerinin götüne de girmiştir…”

- “…”

- “Bak yine susuyorsun işte… Ancak böyle, konuşmadan itiraf edebiliyorsun galiba… Utanıyor musun yoksa… Ne var ki utanacak peki?”

- “Yooo utanmak değil de…”

- “Utanmıyorsan anlat bana o zaman… Hadi anlat nasıl siktiğini… Müthiş bir şey olmalı değil mi..? Bu kocaman sikin küçük bir deliğe girmesi müthiş olmalı… Düşündükçe başım dönüyor… Ohhh, hadi anlat bana…”

- “…”

- “Peki anlatma o zaman… Vazgeçtim… Onun yerine gel beni götümden sik hadi… Hadi sik götümü n'olursun…”

Yanılmadığım çıkmıştı ortaya. Karım, eski arkadaşımın o kocaman sikini götüne istiyordu. Üstelik acele de ediyordu bunun için. Bir anda fırlamıştı yerinden. Oktay da yerinden doğrulmaya çalışıyordu ama karım onu göğsünden geri itti koltuğa.

- “Öyle değil yavrum… Sen sokma bana. Ben alayım onu içime olur mu? Sen sokarsan, parçalarsın beni sonra…”

Konuşurken, Oktay'a sırtını dönmüştü karım. Belini büküp hafifçe öne eğildiğini gördüm. Bir eli bacaklarının arasına gitti. Tam göremiyordum ama, amındaki vıcık vıcık kaygan sıvıları alıp götüne sürdüğünden emindim.
Arkadaşımın sikebilmesi için o küçük deliğini hazırlıyordu. Sonra Oktay da arkadan elini götürdü karımın kıçına doğru. Tüm parmaklarını bükmüş, bir tek orta parmağını ileri uzatmıştı.
- “Ohhh sok parmağını götüme yavrum…” diye inledi karım, “Sok parmağını öyle… Bak ne güzel açılıyor… Hadi sok çıkar biraz…”
Oktay'ın önceleri yavaş hareket eden eli, giderek hızlanmaya başlamıştı. Parmağını karımın göt deliğine sokuyor, çıkarıyor, tekrar sokuyordu. Yüzündeki ifadeden, yaptığı şeyden son derece hoşlandığı belliydi. Başka türlü de olamazdı zaten. Hemen burnunun dibinde duran o çıldırtıcı güzellikteki kalçalar aklını başından almış gibiydi.
Karım gözlerini kapamış, kendini tümüyle içine girip çıkan parmağa bırakmıştı. Vücudu hafif hafif titriyordu. Onu çok iyi tanıdığım için, Oktay'ın biraz daha devam etmesi halinde, yine belini getireceğini biliyordum.
Şimdi iyice öne eğilmiş, saçları, yanakları iyice kızaran yüzünü örtmüştü. Birden küçük bir çığlık kaçırdı ağzından. Titremeleri çoğalıp, çılgınca bir tempoya ulaştı.
İşte yine boşalıyordu azgın karım…

Karımın ağzının içine fışkırtıyordu eski arkadaşım. Sevgili karım da, kendinden geçmiş bir halde ağzına dolan tohumları yutuyordu. Sonra onun da beli büküldü, vücudu sarsılmaya başladı.

Tekrar belini getiriyordu karım.

Sonra Oktay biraz geri çekilip, sikini karımın ağzından kurtardı. Tanrım, hala alabildiğine dimdik, alabildiğine kocamandı. Karım da, tıpkı benim gibi, gözlerini alamıyordu bu manzaradan.

- “Hadi sik beni n'olursun…” diye yalvardı.

Oktay'ın istediği de buydu zaten. Eğilip karımın bacaklarını, dizlerinin iç taraflarından yakaladı ve havaya kaldırdı. Sonra da göğsüne doğru bastırdı. Şimdi alabildiğine açılmıştı karım, eski arkadaşımın önünde.
Elini bacaklarının arasından uzatmış, biran önce içine girmesini istediği siki yakalamaya çalışıyordu. Oktay biraz sokulunca da başardı bunu. Bundan sonrası çok hızlı geçti. Karım elindeki sikin kocaman başını amının dudaklarına dayar dayamaz bastırdı Oktay.

- “Ohhh geçir yavrum…” diye inledi karım, “Ohhh sik beni… Sik beni… Ohhhhh…”

Tek bir harekette, dibine kadar geçirmişti Oktay. Karımı koltuğun üstüne ikiye katlayıp, üzerine yarı uzanmış ve o koca sikini sonuna kadar sokmuştu. Kısa biran için öylece durdular. Sonra Oktay pompalamaya başladı.

Tanrım, gözlerimin önünde seyretmeye doyum olmayacak bir manzara vardı şimdi. Eski arkadaşım karımı hırsla, eze eze beceriyordu. Arabistan çöllerindeki tüm abazanlığını giderircesine sikiyordu karımı.
Fazla dayanamayacağımı biliyordum. Titreyen parmaklarımla pantolonumun önünü çözüp sikimi dışarı çıkardım. Her an getirebilirdim. Ama ben beklemek, onlarla birlikte gelmek istiyordum.
Gözlerim hiç bir şeyi kaçırmamacasına üzerlerinde kitlenip kalmıştı. Böyle gaddarca sikilirken öyle güzeldi ki karım. Gözleri yarı kapalı Oktay'ın zevkten çarpılmış yüzünü seyrediyordu. Amına bir piston gibi girip çıkan o kocaman sikin verdiği zevkle büyülenmiş gibiydi.

Oktay gerçekten de gaddarca sikiyordu karımı. Sikini en ucuna kadar çıkarıp, sonra hırsla dibine kadar geçiriyordu. Her sokuşunda kasıkları karımın apışına şiddetle çarpıyordu. Sanki biri, ağır bir tempoyla elini çırpıyor gibi sesler çıkıyordu.
Karım kendini öyle bir kaptırmıştı ki, sesi bile çıkmıyordu. Buna karşılık vücudu Oktay'ın altında kıpır kıpır, kıvrım kıvrımdı. O kocaman sik içine girip çıktıkça bükülüyor, kıvranıyordu.

Peşpeşe iki kere getirmek, Oktay'ı rahatlatmıştı tabii ki. Yoksa şimdiye kadar dayanamazdı herhalde. Karımın daracık amının eski arkadaşımın kocaman sikini nasıl sarıp sıkıştırdığını tahmin edebiliyordum. Yüzündeki ifade, yanılmadığımın kanıtıydı. Üstelik giderek hızlanıyordu hareketleri.

Sonunda öyle bir hale geldiler ki, ikisi de kontrolü tümüyle yitirdi. Elimi sikime götürüp, yavaşça okşamaya başladım. Karımla Oktay'ın doruğa ulaşmaların an meselesi olduğunu görebiliyordum. Artık ikisinin de ağzından inlemeler, homurtular çıkmaya başlamıştı.
Sonra Oktay'ın tüm vücudu gerildi. Bir an için durdu eski arkadaşım. Peşinden de tüm hırsıyla dibine kadar geçirdi karıma. Kıçının yanakları kasılıyor, açılıp kapanıyordu. Bu sefer karımın amının en dibine fışkırtıyordu.

Karım çıldırmış gibiydi. İnliyor, çırpınıyor, ağzından küçük çığlıklar kaçırıyordu. O kocaman sikin içinde patlamasıyla kendinden geçmiş gibiydi. Zangır zangır titrediğini görüyordum. Onun da beli geliyordu.

Benim beklediğim de buydu işte. Tohumlarım fışkırmaya başladı. Dizlerim titriyordu.

Kendime gelmem biraz zaman aldı. Salonda ise karımla Oktay da toparlanmaya çalışıyorlardı. Oktay'ın pantolonunu çektiğini görünce, sessizce içeriye, banyoya gittim yeniden. Sonra da kapıyı gürültüyle açıp kapadım. Gelmek üzere olduğumu duysunlar istiyordum.

Yine de acele etmeden döndüm salona. Kapıyı açtığımda, bıraktığım gibi karşılıklı oturuyor buldum onları… Tek fark, ışıkların biraz daha kısılmış olmasıydı. Böylece, yüzlerindeki kızarıklığı görmem zorlaşmıştı. Doğrusu buna gerek duymuyordum. Görmek istediğim her şeyi, en ince ayrıntısına kadar görmüştüm zaten. En normal sesimi kullanıp, onlarla konuşmaya başladım. Alabildiğine rahattım.

Oktay'ın durumu biraz farklıydı tabii. Eskisine oranla iyice tutuk ve sinirli bir hali vardı. Benimle konuşurken göz göze gelmemeye dikkat ediyor gibiydi. Kaşla göz arasında karımı sikmekten ötürü utanç duyuyordu sanki…
Ama bu durum beni fazla ilgilendirmiyordu doğrusu. Eski arkadaşımın kendi içinde halletmesi gereken bir sorundu bu. Karım ise gözlerini benimkilerden ayırmıyordu. Hem şeytanca anlamlarla doluydu gözleri, hem de merakla… Her şeyi seyredip seyretmediğimi öğrenmek istiyor gibiydi.
Biraz önce sikildiği koltukta, eteği yine iyice sıyrılmış ve bacakları hafifçe aralık otururken o kadar tahrik ediciydi ki, sikim yeniden kalkıp, kazık gibi olmuştu.

Sonra Oktay, tuvalete gitmek için yerinden kalktı. Galiba kendini biraz daha toplamak, biraz daha çekidüzen vermek istiyordu. O gözden kaybolur kaybolmaz, karım bacaklarını alabildiğine araladı. Şimdi her şey, tüm taze sikilmişliğiyle gözlerimin önündeydi.
Bacaklarının iç taraflarıyla kasıklarındaki kumral kıllar sırıl sıklamdı. amının şişmiş ve hala açık duran dudaklarının arasında, hafifçe peltelenmiş erkeklik sıvıları görünüyordu. Çıldıracak gibi olmuştum.
Tekrar göz göze geldik. Yüzündeki ifade ve bakışlarından akan sikilme isteği başımı döndürüyordu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan, tıpkı Oktay'a da yaptığı gibi, elini götürüp kendiyle oynamaya başladı. Uzun orta parmağı bir anda giriverdi içine. Küçük bir inleme kaçırdı ağzından. Sonra parmağını amından çekip ağzına götürdü ve emmeye başladı.

Bu kadarına dayanamazdım doğrusu.

Bir anda fırladım yerimden. İki adımda oturduğu koltuğun önüne ulaştım. Gözlerini gözlerimden bir an bile ayırmadan, içine sokup çıkardığı, üzerine Oktay'ın tohumları bulaşmış parmağını emmeyi sürdürüyordu karım.
Pantolonumun fermuarını indirip, çatlayacakmışcasına zonklayan sikimi dışarı çıkardım. Karımın gözleri parladı. Boştaki elini uzatıp, onu kavradı ve pompalamaya başladı. Neredeyse o anda geliyordum. Biraz daha sokuldum ona. Parmağını çıkarıp ağzını açtı ve dudakları sikimin üzerine kapandı.

Fırın gibi sıcacıktı ağzının içi. İki elimle saçlarından yakalayıp biraz daha soktum. Bu kadar tahrik olmaya dayanamayacaktım artık. Kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Tohumlarımı karımın gırtlağına fışkırttım.

Aynı anda karımın da vücudu titremeye başlamıştı. Benimle birlikte o da belini getiriyordu. Ama bir taraftan da sikimi bırakmıyor, sanki içimi boşaltmak istermişcesine hırsla emiyor, ağzına boşalan tohumlarımı iştahla yutuyordu. Gözleri kapalı, kendinden geçmiş bir haldeydi. Sonunda ikimiz de durulduk.

Biraz geri çekilip sikimi tekrar pantolonuma soktum. Karımla hala göz gözeydik. İçerden banyo kapısının açılıp kapandığını duyduk. Oktay işini bitirmiş geliyordu.

- “Daha istiyorum sevgilim…” dedi karım, gözlerini benimkilerden ayırmadan, “N'olursun…”

Tanrım, hala doymamıştı. Açıkça söylemiyordu ama, Oktay'la biraz daha sikişmek istediğini anlamamak elde değildi. Onlara bir şans daha vermemi bekliyordu. Eski arkadaşımın kocaman sikini tekrar yemek istiyordu karım.
Tam her şeyin bittiğini düşünürken, tekrar başlayacaktık. Bu arada, Oktay salona gelmeden yerime otursam iyi olacaktı. Getireli henüz saniyeler olmuştu ama karım sikimi yeniden kaldırmaya başarmıştı işte. Böyle ayakta dururken, pantolonumun önünün tekrar bir çadır gibi kabardığını görüyordum.

Şimdi kendini biraz toplamış görünen Oktay yerine oturup tekrar karımla konuşmaya başladığında, ben de onlara yeni bir sikişme fırsatını nasıl verebileceğimi düşünmeye başlamıştım. Salondan ayrılıp, ikisini yeniden ve en azından bir süre için geri gelmeyeceğime emin olmalarını da sağlayarak baş başa bırakmak için, bir şeyler bulmalıydım.
Üstelik bunu yaparken Oktay'ın durumu anlamasını da istemiyordum. Karımı benim haberim olmadan siktiğini sanması daha doğruydu. Üstelik böylesini daha heyecan verici buluyordum.
Neyse ki, bir şeyler bulmak için biraz zamanım vardı. Karımın da, her şeye yeniden başlamanın hazırlıklarını yapmak için, böyle bir süreye ihtiyacı olmalıydı her halde.

Gözlerimi yerden kaldırıp ona baktığımda, yanılmadığımı anladım. Karım tekrar gösteriye başlamıştı bile. Bacak bacak üstüne atmış, eteği de öyle bir sıyrılmıştı ki, o baştan çıkarıcı ve yusyuvarlak kalçalarından biri, neredeyse tümüyle gözlerimizin önüne serilmişti.
Oktay yeniden huzursuz olmuştu tabii. Ama bu, akşamın ilk saatlerindeki huzursuzluğundan biraz farklıydı. Önceki, ne olacağını tam bilememenin getirdiği bir huzursuzluktu. Ama yanlarında bulunmadığım yarım saatlik süre içinde karımı orada, şimdi hala oturmakta olduğu koltuğun üstünde düzmüş olması, doğal olarak, tüm belirsizlik belirtilerini ortadan kaldırmıştı.
Artık karımın amacını kesinlikle biliyordu. Bu da onu daha çok heyecanlandırıyor olmalıydı. Tek aksayan taraf, benim de yanlarında olmamdı. Durumu çakabileceğimden duyduğu endişeydi, şimdi onu huzursuz eden.

Karım yerinden kalkıp, boşalmış kahve fincanlarını toplamaya başladı. Sonra yine arkası bize dönük olarak eğilip, tepsiye dizdi. Özellikle yavaş hareket ediyordu. Eteği yine kalçalarına kadar sıyrılmıştı.
İşini tamamlayıp elinde tepsiyle mutfağa gidene kadar, Oktay'ın da benim de sesimiz bile çıkmadı. Gözlerimizi, karım mutfak kapısından geçip gözden kaybolana kadar, attığı her adımda fıkır fıkır oynayan, baş döndürücü bir biçimde çalkalanan kalçalarından alamamıştık ikimiz de.
Kısa bir süre sonra döndüğünde de, dillerimiz daha yeni çözülmüştü ama, bu sefer de konyak bardaklarını götürmeye gelmiş ve onları elindeki tepsiye dizerken, yeni bir şov sergilemişti. Kendi bardağı, koltuğun yanında, yerde duruyordu. Onu almak için arkası yine bize dönük olarak eğildiği an, şovunun tepe noktası oldu.
Bacaklarını neredeyse hiç bükmemişti eğilirken. Bu nedenle de eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Çıplak kıçı olduğu gibi gözlerimizin önündeydi. Oktay, benden çok daha yakındı karıma. Bir metreden daha az bir uzaklıktan, tam önündeki baştan çıkarıcı manzaraya kendini kaptırıp gitmişti.

Karım tekrar doğrulurken gözlerimi kaçırıp, başka yerlere baktım. Oktay da, az önce seyrettiğini benim görmediğim sonucuna vararak biraz rahatladı. Bu arada ben de, karımın ne istediğini anlamıştım. Bir süreden beri ısrarla kıçını gösteriyordu Oktay'a. Bunun tek bir amacı olabilirdi. Götünü de vermek istiyordu arkadaşıma.

Bunu kavramak, kendimi yeni bir heyecan dalgasına kaptırmama neden oldu. Ama biraz da endişeyle karışık bir heyecandı bu. Oktay'ın o kocaman siki, sevgili karımın küçük göt deliğine nasıl girecekti ki? Bir anda bundan başka bir şey düşünemez olmuştum. Gözlerimin önünde hayali resimler uçuşmaya başlamıştı. Giderek daha çok tahrik olduğumu hissediyordum.

Bir taraftan da sabırsızlanıyor ve bu anın biran önce gelmesini istiyordum. Bunun için onları baş başa bırakmanın bir yolunu bulmam gerektiğinin farkındaydım ve beynim yıldırım gibi çalışıyordu.

Karım bara gidip, sormaya gerek bile duymadan hepimize viski getirmiş, sonra da eteğini biraz daha sıyırıp kendini biraz daha fazla göstermeye özen göstererek yerine oturmuştu.
Viskimi bitirene kadar bir çözüm bulmakta kararlıydım. Sonunda buldum da. Aslında Oktay'ın bunu yutup yutmayacağı da pek umurumda olmamaya başlamıştı galiba.
- “Hadi biraz yürüyüşe çıkalım…” dedim birdenbire, “Siz oturmaktan sıkılmadınız mı? Benim biraz hava almam lazım…”
Teklif Oktay'ı bayağı şaşırtmıştı tabii. Karım ise böyle bir şeyi beklediği için hazırlıklıydı.
- “Sen çıkıp biraz dolaş istersen…” deyip, sonra da Oktay'ın konuşmasına fırsat bile vermeden ekledi, “Oktay'ın da çıkacağını sanmıyorum. Ayrıca beni evde yalnız bırakacak değil ya…”

Karım Oktay'a vermeye kararlı görünüyordu.
Bunu ben de çok istiyordum doğrusu. Ankara macerasının tadı hala damağımdaydı. Oktay'ın bu konuda ne düşündüğünü ise ne karım ne de ben, merak bile etmiyorduk. Kurtuluşu yoktu onun. Sorun işin nasıl tezgâhlanacağıydı. Onları nasıl yalnız bırakabilirdim acaba?

Sonunda aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve ayağa kalkıp, sehpalardan birinde duran gazeteleri elime aldım. Sonra da,

- “Siz sohbete devam edin çocuklar…” dedim, “Ben çok sıkıştım.”
- “Misafirimiz var aşkım, sonra gidersin.” dedi karım yalancıktan…
- “Yabancı değil o canım… Hem bir haftadır tuvalet konusunda sıkıntım var bebeğim. Biraz uzun sürecek galiba, onun için gazeteleri alıyorum yanıma…”

Kimse sesini çıkarmadı. Yalnızca bir an için karımla göz göze geldik. İkimiz de ne olup bittiğinin farkındaydık. Bakışlarımızla anlaştığımızı hissettim. Onlara yaklaşık yarım saatlik bir süre verdiğimin farkındaydı karım.

Salonun kapısını arkamdan kapatarak çıktım. Doğruca banyoya gidip, kapısını gürültülü bir biçimde açıp kapattım. Sonra da hiç ses çıkarmadan karanlık mutfağa yöneldim.
Gerçi mutfaktan salona giden kapı açıktı ama, karımla Oktay'ın oturduğu yere biraz yan düşüyordu. Buna karşılık küçük servis penceresinden içeriyi olduğu gibi görmek mümkündü. Mutfak taburesine oturup seyretmeye başladım. Onların beni görmelerine ise imkân yoktu.

Hala karşılıklı oturuyorlardı ama, karımın dizleri arasındaki aralık şimdi çok daha büyümüş, bacakları koltuğun kenarlarına dayanmıştı.
Oktay'ın onun niyetini şimdiye kadar anlamış olması gerekiyordu. Hiçbir kadın erkeklerin karşısında böyle oturmazdı ki. Ama o hala biraz tutuktu. Yüzü kızarmış, elleri koltuğun kenarlarını kavramış, öylece oturuyor ve karımın giderek daha da saldırganlaşan sorularına cevap vermeye calışıyordu.

- “Peki…” diyordu karım, “Diyelim ki, sen de dayandın bu kadar uzun süre kadınsız kalmaya… Benim merak ettiğim, bunun nasıl bir duygu olduğu…”

- “Zor…”

- “Zor olduğuna kuşkum yok tabii. Ama galiba sonrası da pek kolay değil gibi…”

- “Nasıl yani?”

- “Şimdi olduğu gibi demek istiyorum…”

- “Anlamıyorum…”

- “Anlamayacak bir şey yok ki bunda yavrum… Şu karşımdaki haline baksana… Eriyip gittin bana bakarken…”

- “Asıl sen kendi haline baksana. Kılığını, karşımda nasıl oturduğunu fark etmiyor musun…?

- "Şikâyet mi ediyorsun bundan…”

- “Doğrusu şikâyet edemiyorum.”

- “Yani hoşuna gidiyor, öyle mi..?”

- “…”

- “Cevap vermiyorsun ama hoşuna gittiği açıkça belli…”

- “…”

- “İstersen ben senin yerine anlatayım ha? Aklın başından gitti beni seyrederken… Bir saattir karşımda oturmuş, başka hiç bir yere bakmadan beni seyrediyorsun. Kocamın varlığına bile aldırmadan, gözlerinle sikmeye çalıştın beni… O koltuğa oturduğun anda sikin kazık gibi kalktı, bir daha da inmedi…”

Oktay'ın sesi çıkmıyordu. Büyülenmiş gibi karımı dinliyordu yalnızca. Kapıdan girdiği andan beri yaşadıkları yetmiyormuş gibi, şimdi bir de böyle köşeye sıkıştırılmanın şaşkınlığı içindeydi.

- “Bütün istediğin beni sikmek değil mi?” diye devam etti karım, “Kapıdan girdiğinden beri beni sikmek istiyorsun ve ben de bunun farkındayım. Anlamadığım konu, şimdi eline fırsat geçmişken hala neden boş durduğun…”

Bunları söylerken, kalçalarını öne kaydırmış, bacaklarını alabildiğine açmıştı. Artık amını örten o eteğinin küçük kumaş parçası da yerinden kaymıştı. Kendini tabak gibi açmıştı Oktay'ın önünde. Sonra onun hala hareketsiz oturduğunu görünce de, elini götürüp amıyla oynamaya başladı.

- “Sen beni seyrederken ben de gözlerimi sikinden ayıramadım bir türlü. Öyle güzel kalkmıştı ki… Bak nasıl sulandım, görüyor musun..? Hadi gel yala beni Oktay… Hadi gel yala…”

Bu son sözler Oktay için yeterli olmuştu galiba. Salonun kapalı duran kapısına bir göz atıp, ayağa kalktı. Pantolonunun önü çadır gibi olmuştu.
İki adımda karımın oturduğu koltuğa ulaştı. Sonra onun alabildiğine açık bacaklarının arasında yere diz çöktü. İki eliyle karımın bacaklarının iç taraflarını okşamaya başladı. Karımın bu temasla titrediğini gördüm. Az önce Oktay'a anlattığı gibi, o da tüm akşam boyunca bu anı bekleyerek tahrik olup durmuştu.

Oktay'ın aklından benim her an için geri dönebileceğim ihtimali pek çıkmıyordu galiba. Arada bir kapıya bakıp duruyordu. Buna rağmen karıma biraz daha sokuldu ve dizlerinin iç taraflarından öpmeye başladı. Karımın ağzından hafif memnuniyet mırıltıları çıkıyordu. Ama bu kadarıyla yetinmek niyetinde olmadığı da açıkça belliydi.
Elini uzatıp parmaklarını Oktay'ın saçları arasına geçirdiğini ve arkadaşımın başını kasıklarına çektiğini gördüm. Ağzından derin bir inleme sesi çıktı. Başı koltuğun arkasına doğru devrilmişti. Gözleri kapalıydı. Sonunda istediğini elde etmişti.

Amını yalatıyordu Oktay'a.

Bu arada benim durumum da, karımınkinden pek farklı değildi. Oktay'la evin kapısından girip, karımın kendini ona siktirmeyi kafasına koyduğunu anladığımdan beri bu anı bekliyordum.
Şimdi isteğimin gerçekleştiğini, karımın yine gözlerimin önünde sikilmek üzere olduğunu görüyor ve alabildiğine heyecanlanıyordum. sikim kalkıp, pantolonumu zorlamaya başlamıştı.

Gözlerimi, önümdeki manzaradan alamıyordum. Karım şimdi bacaklarını kaldırmış ve Oktay'ın omuzlarına koymuştu. Yüzündeki ifadeden, amının derinliklerinde dolaşan dilin zevkini çıkarmakta olduğunu görebiliyordum. Kalçaları sürekli hareket halindeydi.

- “Ohhhhh ne güzel yalıyorsun…” diye inledi, “Dilin küçük bir sik gibi sanki… Tadım hoşuna gitti değil mi? Ohhh hoşuna gitti değil mi..?”

Oktay'ın ona cevap verecek hali yoktu. Tüm benliğiyle karımı yalamaya konsantre olmuştu. Çıkardığı şapırtılı sesleri duyup. daha da çok tahrik oluyordum. Sonra karımın vücudunun bir yay gibi gerilip büküldüğünü gördüm.

- “Immmhhhhh…” diye inledi tüm vücudu titrerken.

Belini getiriyordu.

Oktay aniden doğrulup ayağa kalktı. Hızlı hareketlerle kemerini çözüp, fermuarını açtı. Sonra da, donuyla birlikte pantolonunu dizlerine kadar indirdi.
Şimdi müthiş bir manzara çıkmıştı ortaya. Doğrusu sikinin bu kadar büyük olduğunu ben de bilmiyordum. Benim sikim de, Fehmi'ninki de, onunkinin yanında oyuncak gibi kalıyordu.

Manzara, karımın hemen kendine gelmesine neden oldu. Bir anda koltukta doğrulmuş ve sağ elininin parmaklarını, o kocaman sikin çevresine dolamıştı bile. Zevkten kaymış gözlerle, elindekini hayran hayran seyrettiğini görebiliyordum. Bir taraftan da giderek öne doğru eğiliyor, yüzünü Oktay'ın sikine yaklaştırıyordu.
Sonra dilini uzatıp, onun tıpkı bir mantar gibi şişip morarmış başına dokundurdu. Neredeyse aynı anda patladı Oktay. Ağzından homurtular çıkararak, peşpeşe salvolar halinde fışkırtıyordu. O kalın, kıvamlı erkeklik sıvısı, karımın yüzüne ve şimdi alabildiğine açık duran ağzına fışkırıyordu.

Tanrım, ne kadar müthiş bir manzaraydı bu.

Oktay'ın ne kadar abazan olduğunu, bundan daha iyi anlatacak bir şey olamazdı. Karımın dilinin tek bir dokunuşu bile yetmişti ona. Tüm akşam boyunca tahrik olmak, taşaklarını belle doldurup patlatırcasına şişirmiş olmalıydı. O kocaman sikinden fışkıran sıvılar tükenmek bilmiyordu.
Karım, ağzına gelenleri yutmaya çabalıyordu. Yüzünün her yeri, hatta bir gözü bile isabet almıştı bu arada. Onu bu halde görmek, daha da çok tahrik olmama neden olmuştu.

Karım da mahvolmuştu tabii. Kalçaları hareketlenmiş, koltuğun üstünde sağa sola çalkalanıyordu. Sanki birinin kucağına oturmuş ve onun sikini dibine kadar içine almış gibiydi. Vücudunun hafif kasılmalarını fark ettiğimde, onun da getirdiğini anladım.

Sonunda duruldu Oktay. Karım başını geriye atmış, arkadaşımın gözlerinin içine bakıyordu. Sonra elini götürüp yüzündeki belleri silmeye başladı.
Parmaklarını daha sonra ağzına götürüyor, tek tek yalayıp emerek temizliyordu. Yüzündeki ifadeden, yaptığı şeyden ne kadar çok hoşlandığını anlamak mümkündü. Kendinden geçmiş gibiydi.

Bu arada Oktay da, iki eliyle karımın omuz başlarından tutmuş, ona biraz daha sokulmuştu. Sertlik ve büyüklüğünden hiç bir şey kaybetmemiş olan o kocaman siki, şimdi karımın yüzüne değiyordu. Abazanlığının, öyle bir iki kez getirmekle giderilemeyeceği açıkça belliydi.
Karım da onun ne istediğini anlamıştı zaten. Dudaklarını aralayarak bekledi. Oktay daha da sokuldu ona. Sonra kalçalarının küçük bir hareketiyle, sikinin başını karımın ağzına sokuverdi.

Gözleri kapalıydı karımın. Yanaklarının içeri çökmüşlüğünden, ağzının içindeki siki, üstündeki o küçük delikten Oktay'ın içindeki her şeyi çekip almak istercesine hırsla emdiğini anlıyordum.
Karımın böyle emmeyi ne kadar sevdiğini, o güzelim ağzının neler yapabileceğini benden iyi kimse bilemezdi. Oktay'ın yüzündeki ifadeden, zevkten mest olmuş olduğunu fark ediyordum. Kendini tümüyle bırakmıştı.

Sonra karımın elleri de girdi devreye. Biriyle yeniden Oktay'ın sikini dibinden kavramıştı. Öbür eli de, arkadaşımın iri birer torbaya benzeyen taşaklarını avuçlamış okşuyordu. Burnundan kaçırdığı küçük inlemeler, yaptığı şeyden ne kadar zevk aldığını belli ediyordu.
Bir süre sonra başı da hareketlendi. Artık Oktay'ın sikini ağzına sokup çıkarmaya koyulmuştu.
 Olduğum yerde duramaz olmuştum. Bu kadar tahrik olmaya nasıl dayanacağımı bilemiyordum. sikim patlayacak gibiydi. Eski arkadaşım Oktay, aylardan beri süren abazanlığını, yalnızca bir kaç saat önce tanıştığı karımın üstünde gideriyordu. Hem de gözlerimin önünde.
Gerçi onun seyredildiğinden haberi yoktu ama, şu anda içinde bulunduğu duruma bakarak, haberi olsa da pek aldırmayacağı sonucunu çıkarıyordum. Salonu, tuvalete gitmek bahanesiyle terketmemden sonraki ilk dakikalarda yaşadığı güvensizlik ve huzursuzluktan, tümüyle sıyrılmış gibiydi.

Karımın başının hareketleri, giderek uzun ve yumuşak sikişme hareketlerine dönüşmüştü. En dibinden sımsıkı kavradığı siki, gırtlağına kadar ağzına alıyor, sonra en ucuna kadar çıkarıyor ve bu hareketleri aralık vermeksizin tekrarlıyordu. Oktay'ın adalelerinin yavaş yavaş kasılmaya başladığını, vücudunun hafifçe geriye büküldüğünü görebiliyordum.
Fazla dayanamayacağı belliydi. Ağzından kaçan homurtu, yanılmadığımı kanıtlamaya yetti. Birden durdu karım. Şimdi küçük eli, Oktay'ın sikinin dışarda kalan kısımları üstünde ileri geri hareket ediyor, onu adeta sağıyordu.
Bu sefer karımın ağzının içinde fışkırtıyordu eski arkadaşım. Sevgili karım da, kendinden geçmiş bir halde ağzına dolan tohumları yutuyordu. Sonra onun da beli büküldü, vücudu sarsılmaya başladı.
Tekrar belini getiriyordu karım.

Arkadaşımız Fehmi ile karımın çılgınca sevişmesinin üzerinden yaklaşık yirmi günlük bir süre geçmişti. Karım da ben de olup bitenleri konu etmemiş, sanki hiç bir şey olmamış gibi davranmıştık. Galiba böylesi ikimizin de daha çok işine gelmişti.
Buna karşılık bazı şeylerin çok değiştiğinin farkındaydık. Özellikle de seks yaşamımız alabildiğine değişmişti. Bulduğumuz her fırsatı değerlendirip alabildiğine sevişiyor, birbirimize bir türlü doyamıyorduk.

Karımla Fehmi'nin sikişmelerinden resimler durmadan gözlerimin önünde uçuşuyor ve her seferinde delicesine tahrik olmama neden oluyordu. Aynı şeyin onun için de geçerli olduğundan kuşkum yoktu. Kısacası, ikimiz de memnunduk. Ankara'da olanlar, yaşamımızı renklendirmişti.

Eski arkadaşım Oktay Suudi Arabistan'dan bir günlüğüne geldiğinde, durumumuz böyleydi işte.
Öğlenden sonra beni işyerimden aramıştı. Çoktandır görmüyorduk birbirimizi. Gerçi tüm ısrarıma rağmen bizde kalmayı kabul etmemişti ama sonunda otele gidene kadar oturup eskilerden konuşmak konusunda o da benim kadar istekliydi. Aylardır çöllerde olduğu için, gece geç saatlerde yalnız kalmak istemesini anlayışla karşılamıştım ben de.

Karım Oktay'la hiç karşılaşmamıştı şimdiye kadar. İşten çıkmadan ona telefon edip, hem eve geleceğimizi haber vermiş, hem de Oktay'dan biraz söz etmiştim. Bu yüzden bize kapıyı açarken şaşkın bir ifadesi yoktu. Ama ben daha ilk anda şaşırmıştım. Bunun için bir kaç nedenim vardı.

Beni ilk şaşırtan, karımın Oktay'ı tepeden tırnağa inceleyişiydi. Bakışlarındaki araştırıcılık, kocasının bir arkadaşıyla ilk kez karşılaşan bir kadında olması gerekenden çok daha yoğundu.

Şaşırmama neden olan ikinci şey, üzerindeki giysiydi.
O çok hoşuma giden siyah ipek elbiseyi giymişti. Hollanda'ya gittiğimde almıştım bunu. İncecik kaygan kumaşıyla, daha ilk andan karımın da çok hoşuna gitmişti. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, böyle eve misafir geldiğinde değil, daha özel zamanlarda giyilmek üzere düşünülmüş bir şeydi bu.
İki incecik askıyla duruyor ve karımın kollarıyla omuzlarını olduğu gibi açıkta bırakıyordu. Üst kısmı çok hafif boldu ama kendi kumaşından kuşağıyla bele iyice oturuyordu. Eteği biraz daha boldu. Tabii buna etek denebilirse.
Öyle kısaydı ki, kalçalarının ancak beş parmak altına kadar örtebiliyor, o uzun bacaklarını tüm baş döndürücülüğüyle meydanda bırakıyordu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de o alabildiğine yüksek topuklu siyah dekolte ayakkabılarını giymişti karım.

Benimle beraber Oktay da şaşırmıştı tabii. Ama bunu fazla uzatmadan karımın yanından geçip salona girdi.

- “Hoş herif…” dedi karım.

Böylece, beni şaşırtan üçüncü şeyi de yapmış oluyordu. İlk iki nokta bu sözlerle aydınlanıyor, karımın gerçek niyetinin belli olmasını sağlıyordu.
Bütün bu olup bitenler, beni, kapıdan girdiğim andan beri dördüncü şaşkınlığı yaşamaya zorlamıştı. Karımın niyetini anladıktan sonraki duygularımla ilgiliydi bu sonuncu şaşkınlık.

Sikim bir anda kalkmış, kasıklarımı sanki ateş basmıştı.

Oktay'ın peşinden salona doğru yürürken de, ateşin kasıklarımdan yüzüme doğru yükselmeye başladığını hissettim. Karım iki adım önümdeydi. Gözlerimi, elbisenin incecik kumaşı altında kıpır kıpır oynayan kalçalarından koparmakta güçlük çekiyordum.
Giysinin altına hic bir şey giymemiş olduğunu anlamamak için kör olmak gerekliydi. Oktay pencerenin yanındaki koltuklardan birine oturmuştu. Ben onun yanına giderken, karım da mutfağa geçti ve üstümdeki elektrik yükü biraz olsun hafifledi.

Ama anlaşıldığı kadarıyla, ne Oktay ne de benim için kurtuluş yoktu. Yalnızca saniyeler sonra karımın geri döndüğünü ve bize doğru geldiğini gördük. Siyah, kaygan kumaşın altında memeleri neredeyse tüm hatlarıyla belliydi ve attığı her adımda titreyip sallanıyordu.
Kalçaları da, sanki her zamankinden biraz daha çok çalkalanır gibiydi. Eteği, o güzelim bacaklarını okşar gibi, sağa sola savruluyordu. Çırılçıplak olsa, bu kadar seksi olamazdı. Tam karşımıza gelip, yemekten önce birer viski isteyip istemediğimizi sordu.

Doğrusu benim gerçekten ihtiyacım vardı, bir viski atıp kendimi toplamaya. Anlaşıldığı kadarıyla Oktay da pek farklı durumda değildi. Ama dağılma nedenlerimiz biraz farklı görünüyordu.
Ben, bir kere tadını aldığım, üstelik etkisini yirmi günden beri yaşamakta olduğum bir şeyin yenilenmesi ihtimalinin beklenmedik bir şekilde karşıma çıkmasıyla dağılmıştım.
Oktay ise Suudi çöllerinde aylar süren kadınsızlıktan sonra, birden karşısına karım gibi birinin çıkmasıyla çarpılmış durumdaydı. Üstelik durumunu bana çaktırmamak gibi bir telaşın da içine düşmüştü.

Viskileri hazırlama işini üstüme alarak dipteki dolabın yanına gittim ve böylece ona biraz olsun rahatlama fırsatı vermeye çalıştım. Şimdi onun arkasındaydım ve beni göremiyordu hiç değilse. Ama ben de onun yüzünü göremiyordum bu arada.
Halbuki bunu çok istiyordum. Zira karım geçip onun karşısındaki koltuğa oturmuştu. Böylece yeni bir darbe yemiş oluyordu eski arkadaşım. Karımın eteği ancak kalçalarını örtebiliyordu. Üst üste attığı bacakları tüm baş döndürücülüğüyle meydandaydı.
Bu manzaranın Oktay'ın üstünde yarattığı etkiyi tahmin edebiliyordum. Yüzünü görmek istemem de, bu tahminimin doğruluğunu kanıtlayabilmek içindi.

Bardaklara buz koymuş, sonra da viski şişesini elime almıştım ki, Oktay yerinden fırlayıp yanıma geldi. Sanki karımdan kaçıyormuş gibiydi. Böylece, ben de merakımı gidermek fırsatı bulmuştum. Arkadaşımın yanakları hafifçe kızarmıştı.

Ne var ki, Oktay'ın kaçacağı pek bir yer yoktu. Viskileri doldurma işi bitince, zorunlu olarak karımın yanına döndük tabii. Yemeğe oturana kadar geçen yaklaşık bir saatlik süre, Oktay için tam bir işkence oldu.
Birinci viskileri ikinciler izlemiş ve karım her zaman olduğu gibi, alkolün etkisiyle giderek daha rahat hale gelmişti. Bunun en büyük belirtisi de, oturuşunun, daha doğrusu kendini seyrettirişinin sürekli cüretlenmesiydi. Arada bir mutfağa gidip gelmeyi ve böylece kendini ayakta ve yürürken göstermeyi de ihmal etmiyordu.

Yemek, Oktay için bir çeşit dinlenip kendini toplama fırsatı oldu. Ama ben; sofrada içilen şarapların, onun namına, yemekten sonrası için daha da zor bir durum hazırladığını biliyordum.
Kahvelerimizi içmek için yeniden koltuklara geçtiğimizde üçümüzün de kafası iyi olmuştu. Karım yine, içtiklerinin üzerindeki muhtemel etkisi konusunda hiç de yanılmadığımı kanıtlamak ister gibi oturmuştu.
Eteği hiç yokmuşcasına sıyrılmıştı ve eğer bacak bacak üstüne atmaktan vazgeçip de dizlerini biraz aralasa, amını görebilecektik.

Oktay tekrar rahatsız havasına bürünmüştü. Aslında hak veriyordum ona. Ben de olsam pek rahat edemezdim herhalde. Ama bir yandan da, onun şanslı bir herif olduğunu düşünüyordum. Öyle ya, bunca abazanlıktan sonra karım çıkmıştı karşısına…

Karım kahveleri getirmek üzere yerinden kalktığında, yine biraz rahatladı Oktay. Yeniden benimle konuşmaya başladı. Ama karım hemen döndü yanımıza. Elindeki tepsinin üzerine fincanları, şekeri ve kahve kabını sıralamış gelmişti. Hepsini, oturduğu koltuğun yanındaki sehpanın üstüne koydu. Bunu yaparken arkası Oktay'la bana dönüktü ve öyle bir eğilmişti ki, neredeyse çıplak kıçı görünüyordu.

Gerçekten huylandırıcı bir manzara vardı gözlerimizin önünde. Oktay'ın yine sesi soluğu kesilmişti tabii. Ben ise karımın şimdiye kadar yaptıklarının yalnızca bir başlangıç olduğunu biliyordum. Her zaman içinde var olan kendini gösterme isteği, şimdi Oktay'ı baştan çıkarma arzusuyla birleşmişti. Bunun sonucunun müthiş olacağından emindim.

Kahve servisi yapmadan bara gidip, elinde konyak bardaklarıyla döndü karım. Daha da sarhoş olmak istiyor gibiydi sanki. Yerine oturmadan ışıkları da biraz kısıp, salonun loşlaşmasını sağladı. Gerçek şovun başlamak üzere olduğunu anlıyordum.

Koltuğuna oturup fincanlara kahve koymak üzere yanındaki sehpaya eğildiğinde, ne kadar haklı olduğumu anladım. Bacakları mecburen biraz aralanmıştı ve neredeyse kasıklarına kadar görünüyordu.
Özellikle de, onun tam karşısında oturmakta olan Oktay'ın gözleri önündeki manzara müthiş olmalıydı. Karımın külot giymediğini artık iyice anlamıştı herhalde. Bakışlarının o noktada sabitleştiğini görüyordum.
Sonra ikinci darbesi geldi karımın. Doldurduğu fincanı, yerinden kalkmadan ona uzattı. Bunu yaparken, bacakları zorunlu bir hareketle daha da ayrılmıştı. Oktay'ın gözleri kendisine uzatılan fincana değil daha aşağıya dikili olduğu için, az kaldı kahvesini dökecekti.
Yüzündeki ifadeden, bu sefer karımın amını görmüş olduğunu anlıyordum. Karım ikinci fincanı bana uzatırken de pozisyonunu bozmadı. Ama biraz daha fazla uzanması gerekmişti şimdi. Bu da, doğal olarak bacaklarının daha da aralanmasına neden olmuştu. Oktay, sanki nefes bile almıyordu artık.

Bir anda oluşan elektrik yüklü havanın biraz dağılması için, karımın kendi fincanını da eline alıp, yeniden arkasına yaslanması gerekti. Tekrar bacak bacak üstüne atmıştı şimdi…
Gerçi gözlerimizin önündeki manzara hala müthiş güzel, müthiş tahrik ediciydi ama hiç değilse az önceki kadar öldürücü değildi. Yine de, tekrar konuşmaya başlayabilmemiz için biraz zaman geçmesi gerekti.

Sohbeti karım yönlendiriyordu ve konu Suudi Arabistan'daki yaşamdı. Durmadan bir şeyler soruyor ve Oktay'ı konuşmaya zorluyordu. Bu arada, kendisi dahil hiç birimizin konyak kadehinin boş kalmasına da izin vermiyordu.
Hepimiz iyice sarhoş olmuş gibiydik. Alkol, yalnızca karımı değil Oktay'ı da oldukça rahatlatmıştı tabii. Varlığımın onu eskisi kadar rahatsız etmediğini, bana rağmen karıma takıldığını ve doya doya seyrettiğini görebiliyordum.
Bunu karım da fark etmiş ve gösterisini biraz daha cüretli hale getirmişti. Bacakları sürekli hareket halindeydi.

Karımın ilk başlarda iklim, çevre, dostluk ilişkileri gibi nispeten geniş bir alana yayılan soruları sonunda kadın erkek ilişkilerine kaymıştı. Oktay böyle bir şeyin orada “söz konusu” bile olmadığını anlatıyordu.

- “Anlamadım…” dedi karım, “Şantiyelerde yüzlerce kişi bir arada çalıştığınızı söyledin. Hepsi erkek mi bunların?”

- “Evet… Kimse karısını getirmiyor ki… Zaten getirse de, sokağa çıkaramaz. Ya da çarşaf ve peçe giydirmesi gerekli…”

- “Peki nasıl dayanıyorsunuz bu hayata? Kadınsız yaşamayı nasıl beceriyorsunuz? Yoksa erkek erkeğe bir şeyler mi yapıyorsunuz ha..?”

Bu sorular, Oktay'ın savunmaya geçmesine neden olmuştu. Suudi Arabistan'a gidenlerin amacı, kısa zamanda para kazanmaktı. Bunun için de bazı zorluklara katlanmaları gerekiyordu. Kadınsız yaşamak elbette ki zordu ama bunu becermeleri gerekiyordu.

Bunları anlatırken gözlerini de karımın üstünden bir an bile ayıramamıştı tabii. Şimdi bacakları iyice aralık oturuyordu karım. Etek kumaşından bir tutamını apış arasına sokmuş ve amını örtmüştü yalnızca. Ama bu insanı yatıştıracağına daha da tahrik ediyordu.
Bacaklarının beyazlığıyla sert bir kontrast yapan siyah ipekli kumaş parçası, gizlemekten çok “işte burası” diyerek hedef gösteriyor gibiydi. Hafif hareketlerle dizlerini açıp kapamaya da başlamıştı.

Oktay'ın koltuğunda yeniden rahatsız rahatsız kıpırdanmaya başlaması dikkatimi çekti. Araştıran gözlerim, benden saklamak için büyük çaba harcadığı şeyi yakalayıverdi hemen…Siki kalkmış, pantolonunun önünü kocaman kabartmıştı.

Onlar konuşmayı sürdürürlerken, ben de bu işin sonunun nereye varacağını düşünmeye başlamıştım. Karım Oktay'a vermeye kararlı görünüyordu.
Bunu ben de çok istiyordum doğrusu. Ankara macerasının tadı hala damağımdaydı. Oktay'ın bu konuda ne düşündüğünü ise ne karım ne de ben, merak bile etmiyorduk. Kurtuluşu yoktu onun.
Asıl sorun işin nasıl tezgâhlanacağıydı. Onları nasıl yalnız bırakabilirdim acaba?

Arkadaşımız Fehmi tohumlarını boşaltıyordu karımın içine. O güzelim amının en dibine fışkırtıyordu.

Bu karımın da çıldırmasına neden olmuştu. İçindeki sikin patlayıp sıvılarını fışkırtmaya başlamasıyla aynı anda, o da gelmeye başlamıştı. Zangır zangır titriyordu.

Öyle üst üste, yığılıp kaldılar.

Artık her şeyin bitmiş olması gerektiğini düşünüyordum. İkisi de baygın gibiydiler. Hızla ne yapacağıma karar vermeye çalışıyordum. Bu arada Fehmi'nin kımıldadığını ve önce karımın üstünden yuvarlanarak indiğini, sonra da yatağın kenarına oturduğunu gördüm.
Yüzü bana dönüktü erkeğin… Yorulmuştu ve sarhoşluğu yüzünden okunuyordu. Ayağa kalkacak olursa, bulunduğum yerden uzaklaşmaya karar vermiştim. Ama buna gerek kalmadı.
Karım yattığı yerden elini uzattı ve Fehmi'nin şimdi iyice inmiş olan sikini okşamaya başladı. Tanrım, hala doymamıştı galiba. Fehmi'nin aksine, hiç de yorulmuş görünmüyordu.

Ne kadar yetenekli olduğunu çok iyi bildiğim parmakları, ilk başlarda yalnızca araştırıcıydı. Sonra küçük kıpırdanmalar başladı, Fehmi'nin küçülüp yapış yapış olmuş sikinde… Bu kadarı bile yetti karıma…
Önce doğruldu yatağın üstünde, sonra da pozisyonunu değiştirip, başını onun kucağına götürdü. Her şey tam karşımda cereyan ediyordu ve en küçük ayrıntıları bile görebiliyordum. Karım dilini çıkarıp elindeki sikin başını yalamaya başlamıştı.
Sonra dudakları aralandı ve Fehmi'nin yarı kalkmış siki ağzında kayboluverdi. Yanakları yine içeri çökmüştü. Hırsla emiyordu. Amacı belliydi. Biran önce kalkmış bir sike kavuşmak istiyor, başını Fehmi'nin kucağında yukarı aşağı hareket ettiriyordu.

Doğrusu tahmin etmediğim kadar çabuk kalkıyordu Fehmi'nin siki… İlk başlarda, karımın her başını aşağı bastırışında Fehmi'nin kasıklarındaki kıllara kadar inen dudakları, ağzının içindeki sik büyüdükçe, giderek daha yukarılarda kalmaya başlamıştı.
Bunu görmek beni yeniden ve alabildiğine tahrik etmişti. Karım da çok tahrik olmuştu bu durumdan… Yine burnundan gelen memnuniyet mırıltıları çıkarıyordu.
Fehmi'nin yüzünde ise şaşırmış bir ifade vardı. Galiba sikinin yeniden ve bu kadar çabuk kalkmasına akıl erdirememişti. Karım birden başını kaldırıp doğruldu. Şimdi parmakları Fehmi'nin yeniden kocaman olmuş sikine dolanmış, sıvazlıyordu.
Öbür eliyle onu göğsünden itip yatırdı yatağa ve bir anda ata biner gibi üstüne çıkıverdi. Sonra elindeki organı amına getirip dayadı ve oturdu üstüne. O kocaman şey, bir anda kayboluverdi.
Şimdi tarifi imkânsız, müthiş bir manzara vardı gözlerimin önünde… Karım, elleriyle dizlerini Fehmi'nin iki yanında yatağa dayamış, içine gömülmüş sikin üstünde adeta dans etmeye başlamıştı.
Ve ben her şeye tam karşıdan bakıyordum. Karımın o çıldırtıcı kalçalarının hareketleri baş döndürücüydü. Bembeyaz yuvarlaklar, sağa sola, yukarı aşağı hareket ederken, Fehmi'nin siki içine girip çıkıyordu. Sonra biraz daha öne eğildi. Artık amının şişmiş dudaklarını bile görebiliyordum.

Karımın benden yalnızca bir kaç metre uzakta böyle sikişmesini seyretmek o kadar tahrik ediciydi ki… Şimdiye kadar hiç bu kadar tahrik olmadığımı düşünüyordum. Kalçalarını her kaldırışında içindeki sik en ucuna kadar çıkıyor, sonra her oturuşunda dibine kadar giriyordu.
Amının dudakları alabildiğine şişmiş, Fehmi'nin sikini bir eldiven gibi sarmıştı. Hepsinin üstünde de, o küçük göt deliği, tüm baştan çıkarıcılığıyla göz kırpıyordu sanki. Gözlerimi ayıramadan, büyülenmiş gibi seyrediyordum her şeyi.

- “Ohhh çok güzel…” diye inledi birden, “Ahhhh sikilmeye doyamıyorum bir türlü… Ohhh çok güzel…”

Fehmi'nin sesi çıkmıyordu. Öylece yatıp kalmıştı. Her şeyi karım götürüyordu. Ama, siki kocamandı Fehmi'nin… Anladığım kadarıyla, karımın da ondan başka bir istediği yoktu. Dilediği gibi, canı çektiğince hareket ediyor, o kocaman siki kullanarak zevkten uçuyordu. Hareketleri biraz hızlanmıştı artık.

- “Sakın getirme…” dedi Fehmi'ye, “Ohh, sakın getirme olur mu?”

Şimdi yeniden doğrulmuştu Fehmi'nin üstünde. Tıpkı bir atın üstünde oturuyor gibiydi. Sonra bir elini kalçalarına götürdü. Önce biraz okşadı kendini…
Elinin yavaş yavaş kalçalarının arasına doğru gittiği fark ettiğimde, ne yapacağını da anlamıştım. Artık orta parmağını kalçalarının arasına sokmuştu. Sonra orada bir çiçek gibi duran küçük götüyle oynamaya başladı.

- “Immmhhh…” diye inledi aynı anda, “Ohhh çok güzel… Ohhhh…”

Parmağını yavaşça bastırıp içeri soktuğu anda da, tüm vücudu titremeye başladı. Ağzından küçük çığlıklar çıkararak, yine belini getiriyordu. Kalçaları çırpınıyor, ileri geri, sağa sola çalkalanıyordu. Birden duruldu.

Fehmi daha gelmemişti tabii… Ama hareket etmiyor, hala öylece yatıyordu. Sonra karım yavaşça dizlerinin üstünde doğruldu. Fehmi'nin organı, şimdi içinden çıkmıştı. Ne yapmak istiyordu acaba? Tepeden tırnağa merak kesilmiş, izliyordum.

Sonra karımın elinin bacaklarının arasından uzandığını ve parmağının amına girdiğini gördüm. Ama çok kısa sürdü bu… Hemen götüne götürdü parmağını… Sonra tekrar amına ve tekrar götüne… Tanrım; kendini götten sikilmeye hazırlıyordu.
Fehmi'nin kocaman sikini küçük götüne alabilmek için, vıcık vıcık olmuş amındaki kaygan sıvıları alıp oraya sürüyordu. Sonunda parmağını, o küçük deliğe sokup çıkarmaya başladı. Kalçaları, neredeyse aynı anda yeniden hareketlenmiş, kıvrılıp bükülmeye başlamıştı.

Bütün bunları seyrederken, benim sikim de patlama noktasına gelmişti yeniden. Karımın götüyle oynamaktan vazgeçip Fehmi'nin sikini tuttuğunu, sonra kalçalarını biraz ileri götürüp, onun koca bir mantara benzeyen başını o küçük deliğe dayadığını görünce, daha da heyecanlandım.

Fehmi de heyecanlanmıştı. Kalçalarını yataktan kaldırıyor, sikini karımın götüne sokmaya uğraşıyordu.

- “Ohh yavaş…” dedi karım, “Yavaş ol n'olursun… Öyle büyük ki sikin…”

O küçük deliğin açıldığını, Fehmi'nin kocaman sikinin yavaş yavaş içine girdiğini görebiliyordum. Hemen hemen yarısını almıştı ki içine, ufak ufak hareketlenmeye başladı.
Kalçaları yine yukarı aşağı, sağa sola oynamaya başlamıştı. Fehmi'nin siki, hafif hefif girip çıkıyordu artık. Her aşağı bastırışında da, biraz daha çok alıyordu içine.

Sonunda kalçaları, Fehmi'nin kasıklarına yapıştı.

Kısa bir süre, hiç hareket etmeden durdu karım. Sonra yeniden götündeki sikin üstüne oturup kalkmaya başladı. Adaleleri iyice gevşemişti artık. Fehmi'nin siki, bir piston gibi girip çıkıyordu içine. O kocaman şey, bir olduğu gibi meydana çıkıyor, bir tümüyle kayboluyordu.

- “Hadi getir şimdi yavrum…” dedi karım, “Ohhh hadi getir içime… Ohhhhh hadi fışkırt tohumlarını karnımın içine… Ohhh hadi n'olur…”

Fehmi'nin artık kendini alabildiğine kaptırdığını görebiliyordum. Dağılır gibi olan ilgisi, siki karımın götüne girer girmez yeniden toplanmıştı. Ellerini kaldırıp, karımı belinin iki tarafından kavramış, alttan bastırarak, sanki mümkümüş gibi daha çok sokmak istiyordu.
Karımın sımsıkı göt deliğinin, onun aklına başından almasına şaşmıyordum. Bu arada karım da, kelimenin tam anlamıyla kendinden geçmişti. Bir elinin parmaklarını saçlarının arasına sokmuş, içindeki sikin üstünde dans ediyordu sanki.

Birden garip bir homurtu çıktı Fehmi'nin ağzından. Getiriyordu. Hem de bayağı iyi getiriyordu. Karımın götüne girip çıkmakta olan sikinin iki yanından, beyaz damlaların sızdığını görebiliyordum. Daha da baş döndürücü bir manzaraydı bu. Sonra karımın da beli gelmeye başladı.

İnliyor, çırpınıyor, titriyordu.

Bir süre öylece kaldılar. Sonra karım yavaşça doğrulup, Fehmi'nin üstünden kalktı. Bu sefer her şeyin bittiğine emindim. Fehmi, baygın gibi yatıyordu yatağın üstünde. Karımın yatağın bir köşesine savrulmuş havlusuna elini uzattığını görünce, hemen toparlandım ben de…
Sessizce yatacağımız odaya gidip, yatağın üstüne oturdum. Çırılçıplaktım ve sikim neredeyse patlayacak haldeydi. Acaba önce banyoya mı gidecekti karım?

Onun sarhoş olduğunu unutmuştum her halde… Doğruca odaya geldi. Havluyu beline sarmak zahmetine bile katlanmamıştı. Yatağın ucunda ayakta durduğunda, zayıf gece lambasının ışığında göz göze geldik.
Sarhoş, yarı kaymış ve mest olmuş gözlerle baktı bana. Sonra gözleri, dimdik duran sikime takıldı. Tişörtünü de çıkartıp attı ve yanıma uzandı yavaşça. Öpüşmeye başladık.

Dili bir anda ağzımın içine kaymıştı. Elini sikime götürdü. Az önce Fehmi'nin sikini sıvazlayan parmakların temasını hissetmek beni çıldırtmıştı sanki… Biraz daha bana dokunmasına izin versem, kendimi tutamayıp, fışkırtmaya başlayacaktım.
Ağzımı onunkinden kopardım ve başını aşağıya doğru ittim hafifçe… Ne istediğimi anlamıştı.

Dilinin sikimin başına şöyle bir değmesi bile yetti benim için. Bir top gibi patladım. İlk salvo yüzüne geldi karımın. Sonra ağzını alabildiğine açıp, sikimi yutuverdi.
Artık ağzının içine fışkırtıyordum. O da deli gibi emiyordu. Vücudu titremeye başlayınca, onun da getirdiğini anladım.

Tek bir damla bırakmayıncaya kadar emdi sikimi.

Sonra, başı hala karnımda, öylece kaldı. Artık yorulmuştu galiba. Ama ben bu kadarıyla yetinmek niyetinde değildim. Daha yeni getirmiştim ama, sikim hala taş gibi sertti ve onu sikmek istiyordum.
Kısa bir süre önce seyrettiklerim, gözümün önünde uçuşuyordu. Fehmi'yle sikişmelerinin tüm ayrıntılarını hatırlıyor ve giderek daha çok tahrik oluyordum. Doğrulup, dizlerimin üstüne kalktım.

Karım, dizlerini karnına çekmiş, sağ yanına yatmıştı. Elimi kasıklarına götürdüm. Tanrım, vıcık vıcıktı. Amının dudakları da, götü de alabildiğine açıktı. Fehmi'nin tohumları her yere bulaşmıştı.
Başım dönüyordu. Parmaklarımın teması, onun da ürperip kıvranmasına neden olmuştu. Başparmağımı amına, orta parmağımı götüne soktum.

- “Ohhh sevgilim…” diye inledi, “Hadi sik beni n'olursun…”

Parmaklarımı çıkarıp baktım. Fehmi'nin belleri, şimdi elime bulaşmıştı. Ne olduğunu, neden olduğunu tam anlayamıyordum ama, bu daha da çok tahrik olmama neden olmuştu.
Elimi uzatıp, karımın sağ bacağını aşağı çektim. Sol bacağını da iyice karnına doğru bastırdım. Sonra sokulup, sikimi o vıcık vıcık bel dolu amına dayadım ve tek harekette dibine kadar geçirdim.

-“Ohh ne güzel soktun sevgilim…” dedi karım, “Hadi sik beni… Ohh hadi sik…”

Amı iyice gevşemişti. Sokup çıkarmaya başladım. Garip, şakırtılı sesler çıkıyordu. Bunu son derece tahrik edici buluyordum. Başım dönüyordu ve hırsla sikiyordum karımı. Taşaklarımın birbirine karışmış sıvılarla sırılsıklam ıslandığını hissediyor ve daha da çok tahrik oluyordum.

Sonra amından çıkarıp, götüne dayadım sikimin başını… Öyle gevşemiş, öyle açıktı ki, neredeyse kendiliğinden içine kayıyordu. Götüne geçirmem, karımın da çok hoşuna gitmişti. İnlemeleri giderek artıyordu. Sonra onu sikmeye başladım.

Çılgın bir şeydi bu. Kendimi tutamıyordum. Çıkarıp tekrar amına soktum. Sonra da tekrar götüne. Artık onu bir amından bir götünden sikiyordum. İkimiz de çıldırmış gibiydik. Çevremizdeki dünyadan tümüyle koptuğumuzu hissediyordum.

Tohumlarım götünde fışkırmaya başladı. Sonra çıkarıp amına soktum ve içimde kalan son belleri de da rahminin ağzına boşalttım. Toıhumlarım şimdi Fehmi'nin tohumlarıyla karışmıştı. Sağ elimin başparmağını götürüp götüne soktuğumda, o da belini getirdi.
Amının adaleleri kasılıyor, sikimi sanki sağmaya çalışıyordu. Götü de parmağımı bir mengene gibi sıkıştırmıştı. Artık konuşamıyordu bile. Yalnızca inliyordu.

Sonra kendimizden geçip, öylece kaldık yatağın üstünde…

Önce küçük küçük hareket ediyordu. Sonra hızlanmaya başladı ve sonunda öyle bir hale geldi ki, artık yaptığının tek bir tanımlaması olabilirdi.
Karımı ağzından sikiyordu Fehmi…

Bütün bu olup bitenler, heyecanımın son kertesine yaklaşmasına neden olmuştu. Bir kaç dakika öncesine kadar aklımın ucundan bile geçiremeyeceğim şeyler oluyordu gözlerimin önünde. Sevgili karımla ortak arkadaşımızın yaptıkları şeyleri seyretmek başımı döndürüyordu.
İçimi dolduran, yalnızca yalın seks duygusuydu. Olup biteni son derece tahrik edici buluyordum. Sikim patlayacakmış gibiydi.

Karımla Fehmi, dönüşü olmayan bir yola girmişlerdi artık. Fehmi'nin nefes alışları derin ve sesliydi. Karımın ağzı ise doluydu ve iniltileri artık burnundan çıkıyordu. Kendilerinden geçmiş gibiydiler. Fehmi'nin vücudu alabildiğine gerilmişti. Çok dayanamayacağına emindim. Karımın içe hafifçe çökmüş yanaklarından, ağzındaki siki, sanki içini boşaltmak istiyormuş gibi emdiğini anlıyordum. Kalçaları da, artık yatağın üstünde delice çalkalanmaya başlamıştı.

Birden Fehmi'nin kasıldığını gördüm. Aynı anda karımın burnundan daha da şiddetli bir inilti çıktı. Mümkünmüş gibi daha da hırsla emiyordu şimdi. Gırtlağı da durmadan oynuyordu.
Tanrım; tohumlarını karımın ağzına fışkırtıyordu Fehmi. O da, dışarıya damla bile kaçırmadan, hepsini yutmakla meşguldü. Sonra onun vücudu da kasılıverdi. Kalçaları titremeye başladı.

Karım da zirveye ulaşmıştı.

Sonra Fehmi'nin doğrulup geri çekildiğini gördüm. Karımın ağzından çıkan siki yarı inmişti. Dizlerinin üstüne oturdu. Karım ise, yorgun bir halde yüzükoyun yatmayı sürdürüyordu.
Acaba bitmiş miydi her şey? Artık beni akıllarına getirecekler miydi? Ne yapacağımı bilememenin karasızlığı içinde bocalayıp duruyordum. Ama Fehmi yeniden hareketlendi.

Yine dizlerinin üstünde yürüyerek, yatağın alt tarafına geçti ve oturdu. Sonra elleri uzanıp yeniden karımın kalçalarını okşamaya başladı. Şimdiki pozisyonunda okşadığı yerleri görebiliyordu da.
Elleri yeniden vücudunda hissetmek, karımın da hareketlenmesine neden olmuştu. Kalçaları tekrar oynamaya başlamıştı bile. Fehmi okşayıp mıncıklamayı sürdürdükçe de, hareketleri belirginleşiyordu. Fehmi eğilip başını arkadan onun kalçaları arasına soktuğunda ise, çıldıracak gibi oldu karım.

- “Ohhhhh…” diye inledi, “Ohhh ne güzelsin… Ohh yala hadi beni… Hadi yala beni n'olursun…”

Anlaşıldığı kadarıyla, Fehmi'nin de başka istediği yoktu. Ağzını kocaman açmış, karımın amına yapıştırmıştı. Şapırtılı sesler çıkararak yalıyordu. Her şey bitti zannederken, yeni bir heyecan dalgası sarmıştı tüm benliğimi.
Az önce karımın ağzını sikmişti. Şimdi de onu yalıyor, yatağın üstünde çırpınıp kıvranmasına neden oluyordu. Mahvolmuştu karım.

- “Oh çok güzel… Ohhh çıldırtacaksın beni… Sok dilini içime öyle n'olur… Ohhhhh…”

Manzara gerçekten müthişti. Karım artık dizlerinin üstünde duruyordu. Ama omuzları ve memeleri hala yatağa yapışıktı. Kalçaları böyle havadayken, dayanılmayacak kadar güzel, karşı koyulamayacak kadar tahrik ediciydi.
Fehmi kendini tümüyle kaptırmıştı şimdi. Bu arada ben de kritik bir noktaya gelmiştim. Sikim zonklamaya başlamıştı artık. Belimdeki havluyu çözüp, onu biraz rahatlatmam gerekiyordu. Elimi değdiğim anda patlayacağımı biliyordum.

Fehmi'nin elleri, karımın kalçalarına birer pençe gibi yapışıp, o şahane yuvarlakları iyice birbirinden ayırmıştı. Diliyle yaptıklarını tam göremiyordum ama, karımın haline bakarak biraz tahmin edebiliyordum. Kollarını iki yana açmış, tırnaklarını sanki yatağa geçirmeye çalışıyordu.

- “Oouuvvv…” diye inledi birden.

Beli bükülmüş, vücudunu kasılmıştı. Karın adaleleri dalgalanıyordu. Zirveye ulaşmıştı yine…
Ama Fehmi onu bırakmaya niyetli görünmüyor, ağzının altındaki güzelim amı yalamayı sürdürüyordu. Dudakları ve burnu, karımın kalçaları arasında kaybolmuştu. O neredeyse her noktasını ezbere bildiğim yere şimdi başka bir ağız yapışmış, içine başka bir dil girmişti.
Normalde bunun beni kıskançlıktan çıldırtması gerektiğini biliyor, ama, o anda tam tersi duygularla dolu olduğumu fark edip şaşırıyordum. Büyülenmiş gibi seyrediyordum.

Karım kendini biraz toplamıştı bu arada. Kalçalarını Fehmi'nin yüzüne bastırıyor, çıldırtıcı hareketlerle sağa sola kıvırıyordu.

- “Götümü da yala n'olur…” dedi Fehmi'ye, “Hadi canım… Biraz da götüme sok dilini olur mu..? Hadi n'olur götümü yala aşkım…”

Aşkım mı…? Her sözü, beynime bir ok gibi saplanıyordu. O küçük deliğinin ne kadar duyarlı olduğunu, benden iyi kim bilebilirdi ki? Fehmi'nin karımın kalçaları arasına gömülü başının biraz yukarıya kaydığını gördüm. Aynı anda karımın vücudunu tekrar kıvranıp bükülmeye başladı.

- “Ahhh sen… Sen… Mahvediyorsun beni… Biliyorsun değil mi nasıl mahvettiğini beni? Ohhhhh…”

Birden durdu Fehmi. Sonra da dizlerinin üstünde doğruldu. Siki yeniden kalkmış, kocaman olmuştu. Tıpkı kıvrık bir yay gibiydi. Karımın kalçalarına yapışıp ona doğru sokuldu. Sikinin morarmış başının, o baş döndürücü yuvarlakların arasına daldığını gördüm.
Bu temasla, karımın tüm vücudu, elektrik akımına kapılmış gibi titredi. Kalçaları hırsla geri gittiler. Aynı anda Fehmi de bastırdı. Kocaman siki, bir anda kayboluverdi.

- “Ohhh ne güzel geçirdin…” diye inledi karım, “Ohhh yavrum ne güzel soktun… Hadi sik beni n'olursun… Ohhhh hadi sik beni…”

Şimdi gözlerimin önünde, daha da müthiş bir manzara vardı. Karımın omuzları ve memeleri hala yatağa yapışık, kalçaları alabildiğine havadaydı. Fehmi ise iki eliyle onu incecik belinden kavramış, hırsla sikiyordu.
Karım artık konuşamaz haldeydi. İnlemeleri, giderek küçük çığlıklara dönüşmeye başlamıştı. Tekrar gelmek üzereydi. Zevkten uçmuş gibiydi. Bir süre sonra da, kıvranmaları çırpınma halini aldı. An meselesiydi zevkin doruğuna çıkması. Birden derin bir inleme çıktı ağzından. Kalçaları hırsla geriye gitti. Getiriyordu.

Kendimi tutmama olanak kalmadığının farkındaydım. Elimi, neredeyse kendiliğinden sikime gitti. Daha parmaklarımın değdiği anda da fışkırtmaya başladım. Peşpeşe salvolar halinde, holdeki halının üstüne boşalıyordum. Gözlerim kararmıştı.

Tekrar onları seyredebilecek hale geldiğimde, Fehmi karımın arkasından uzaklaşmıştı. Kocaman siki, karımın sularıyla sırıl sıklam ıslanmıştı. Pırıl pırıl parlıyor ve daha da muhteşem görünüyordu. O daha getirmemişti. Başka planları vardı mutlaka…
Karımı kalçalarından tutup, sırtüstü çevirdi yatakta. Sonra da üstüne uzanıverdi. Erkekliği, bir anda karımın apış arasına dalmıştı bile. Kalçaları küçük hareketler yapıyordu. Sonra birden sert bir hareketle bastırdı.

- “Ohh yine geçirdin bana…” dedi karım, kolları Fehmi'nin boynuna dolanırken,
“Hadi sik beni yine… Sok sikini içime hadi… Ohhh hadi sik beni n'olur…”

Fehmi, ellerini iki yandan götürüp karımın kalçalarının altına sokmuş, o yumuşacık yuvarlakları avuçlamıştı. Bir süre sonra da, ağzı, karımın aralık dudaklarının üstüne kapandı.
Şimdi yavaş yavaş, acele etmeden sikiyordu. Karım da, bacaklarını onunkilere dolamış, kalçalarının yukarı hareketleriyle her hamlesine karşılık veriyordu. Birbirleriyle boğuşmakta olan dillerinin çıkardığı sesleri duyuyordum ve sikim yeniden kalkıp, kazık gibi kesilmişti.

Benim varlığımı tümüyle unutmuş olmaları gerektiğini düşünüyordum ki, karımın vücudunun birden kasıldığını gördüm.

- “Ahhh sen beni öldüreceksin…” diye inledi, ağzını Fehmi'den kurtarıp; “Ahh ne güzel soktun parmağını götüme… Ohhh küçük bir sik gibi parmağın… Ahh yavrum gelicek yine… Yine getiriyorsun beni… Ohhh yine… Immmhhhh…”

Tüm vücudunu dalgalanıyordu yine. Amı sikle, götü parmakla doluydu ve yine zirveye çıkıyordu.

Yorulmak bilmez gibiydi Fehmi. Doğrusu böylesine usta olduğunu aklıma bile getirmemiştim. Daha ne kadar dayanacaktı acaba? Daha ne kadar sikecekti karımı? Yeniden alabildiğine tahrik olmuştum. Gözlerimi üstlerinden ayıramıyordum bir türlü.

Sonra Fehmi durup, biraz doğruldu. Elleri karımın bacaklarını diz altlarından yakalayıp yukarı kaldırarak, karnına doğru bastırdı. Daha da doğruldu. Şimdi ikiye katlanmış gibiydi karım altında. Tabak gibi açılmıştı.
Pür dikkat kesilmiştim artık. Karımın en çok sevdiği şeydi böyle alta alınıp eze eze sikilmek… Şimdi de onu yaşıyordu işte. Sanki yatağa çivilemek istermiş gibi, hırsla, vura vura sikiyordu Fehmi onu…
Ben de, her şeyi en ince ayrıntısına kadar görebiliyordum şimdi. Fehmi'nin kocaman siki, karımın içinden en ucuna kadar çıkıyor, sonra tekrar dibine kadar giriyordu. Bir piston gibi sokup çıkartıyordu karıma.

Karım iyice dağılmıştı artık. Fehmi her dibine kadar geçirdiğinde yeni bir çığlık kaçıyordu ağzından. Başını kaldırmış, içine girip çıkan siki seyrediyordu. Kelimenin tam anlamıyla zevkten uçmuştu.
Fehmi onu sikiyor, sikiyor, sikiyordu. Sanki hiç durmayacakmış, hiç bitirmeyecekmiş gibi sikiyordu karımı. Ya da, en azından bana öyle geliyor olmalıydı. Bu yüzden de, birden kasılıp inlediğinde biraz şaşırdım. Sonra tekrar dibine kadar soktu karımın içine.
Karımın kıçının yanakları titriyor, açılıp kapanıyordu. Tanrım, tohumlarını boşaltıyordu karımın içine. O güzelim amının en dibine fışkırtıyordu.
Bu karımın da çıldırmasına neden olmuştu. İçindeki sikin patlayıp sıvılarını fışkırtmaya başlamasıyla aynı anda, o da gelmeye başlamıştı. Zangır zangır titriyordu.
Öyle üst üste, yığılıp kaldılar.