25 Ocak 2020 Cumartesi

Marmaris’e geldikten yalnızca birkaç saat sonra, aylar önce rezervasyonunu yaptırdığımız yata binmiştik. Dantel gibi uzanan ege ve akdeniz kıyılarında yapacağımız yolculuğa başlamıştık.
Yatımız da oldukça küçüktü. Karımla benden başka yolcu yoktu. Başbaşa güzel, rahatça sevişip koklaşabileceğimiz bir tatil istemişti karım, ben de isteğini yerine getirmiştim seve seve…
Mürettebat ise, 45 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir kaptanla onun oğlu olabilecek yaşta görünen genç bir tayfadan oluşuyordu.

Yat limandan ayrılır ayrılmaz, karımla mayolarımızı giyip, güvertedeki şiltelerin üstüne uzanmış ve Amsterdam’ın puslu, soğuk havasından sonra ilaç gibi gelen yakıcı güneşin tadını çıkarmaya başlamıştık. Aslında, fazla güneşte kalmamaya da özen göstermemiz gerektiğini biliyorduk.

Şiltenin üstünde yüzüstü yatmış, güneşin sırtımı yaktığını hissediyordum. Karım da, benden biraz uzaktaki şiltenin üstünde oturmuş, göğsüne ve çıplak memelerine yağ sürüyordu. Pek çevremle ilgilendiğim yoktu.
Kaptan, konaklayacağımız ilk koya güneşin batmasından hemen önce varacağımızı söylemişti. Buna göre, önümüzde birkaç saatlik bir yolculuk vardı. Dostlarımız öğütlerini dinleyip, buraya gelmekle akıllık ettiğimizi düşünüyordum. Beni kendime, karımın sesi getirdi:

- “Ne dersin sevgilim, acaba bir taraflara çarpmadan gideceğimiz yere ulaşabilecek miyiz?“ diyordu karım, “Galiba kaptanın aklını başından aldım da…”

Başımı kaldırıp, önce karıma, sonra da köprüde ayakta durup dümen tutan kaptana baktım. Eğer karımın dediği doğruysa, pek haksız sayılmazdı kaptan.
Karım, giyinikken bile bir erkeğin aklını başından almak için gerekli her şeye sahip bir kadındı. Üstelik şimdi, üzerinde yalnızca avuç içi kadar bir bikini altı varken, gerçekten öldürücü olmuştu.
Vücudu ince ama hatları yuvarlaktı. Küçük memeleri, kütür kütürdüler. Uzun bacakları, baş döndürecek kadar güzeldi. Bal rengi uzun saçlarının çevrelediği yüzü ise, belki bir bebeğinki kadar güzel değildi ama öyle bir ifadesi vardı ki, normal bir erkeğin sikinin anında kalkmasına neden olması kaçınılmazdı.

Dümen dolabı kaptanın belden aşağısını görmemi engellediği için, karımın onun üstünde böyle bir etkisi olup olmadığını anlamama da olanak yoktu.
Yeniden uzanıp kendimi güneşe bıraktım ve kolumdaki saat çalıp, beni güneş banyosunun bittiği konusunda ikaz edene kadar da, kaptanla ilgilenmedim. Bu arada karım iki kez kalkıp kaptanın yanından geçmiş ve kamaramıza gidip gelmişti.

Kaptan konusu, güneş banyosundan sonra, kamaramızda duş yaparken yeniden gündeme geldi. Sözü oraya getiren de, yine karım oldu:

- “Gördün mü kaptanın ne hale geldiğini?“ diye sormuş, ben olumsuz yanıt verince de, “Gerçi bana çaktırmamaya çalıştı ama, yanından geçerken görmememe imkan yoktu. Siki öyle bir kalkmıştı ki, neredeyse şortunu yırtacaktı.” diye devam etmişti.

Karımın sik kaldırmaktan hoşlandığını bildiğim için, söylediklerini pek şaşırtıcı bulmamıştım. Kaptanın üstündeki etkisini kontrol etmiş olması normaldi. O andaki hali de, olup. bitenlerden son derece hoşlanmış olduğunu belli ediyordu.
Anladığım kadarıyla, kaptanla biraz oynamak istiyordu. Doğrusu buna itiraz edecek değildim. Aksine, fikir hoşuma gidiyordu.

Duştan sonra yatağa sırtüstü uzandığımda karım yanıma oturup, sikimi okşamaya başlayınca da, aklının kaptanda olduğunu hemen anladım. Bu durum, garip bir şekilde hoşuma gidiyordu. Sikim, bir anda kalkmıştı.
Karım üstüme çıktı. Aceleci parmaklarıyla sikimi tutup amına dayadı ve yavaş yavaş oturmaya başladı. Gözleri kapalıydı. Yüzündeki o sik kaldırıcı ifade, sikim amının derinliklerine gömüldükçe daha da yoğunlaşmıştı. Sonunda, dibine kadar aldı sikimi içine.

Ellerini göğsüme dayamıştı. Ayak parmaklarının üstünde duruyordu. Sonra gözleri hala kapalı, üstümde hareket etmeye başladı. Kalçaları yukarı aşağı oynuyor, sikim amının derinliklerinde bir dibine kadar kaybolup, bir başına kadar meydana çıkıyordu. Kendimi duyduğum zevkin seline bırakmış, karımı seyrediyordum.

Öyle bir hali vardı ki, beni tümüyle unutmuş gibiydi. O anda onun için önemli tek şey, amının içindeki sikti. Giderek hızlanan hareketlerle sikimin üstüne oturup kalkıyordu. Yüzü, aldığı zevkin etkisiyle gerilmişti.
Benimle de hiç ilgilenmiyordu bile. Kaptanı düşündüğüne emindim. Sanki sikimi kullanarak otuzbir çekiyordu. Birden küçük bir çığlık kaçırdı ağzından ve vücudu sarsılmaya başladı. Belini getirirken, amı sikimi ezercesine sıkıyordu.

Bir süre üstümde, halsizce uzanıp kaldı karım. Sonra kalçaları yeniden hareketlendi ve sağa sola, yukarı aşağı oynamaya başladı. Şimdi memeleri göğsümde eziliyordu. Başını boynuma gömmüştü.
Benim de fazla dayanmama imkan kalmamıştı artık. Birden amının derinliklerinde patlayıverdim. Bu, karımın da ikinci kez belini getirmesine neden oldu. Yatakta yığılıp kaldık.

Kaptan yatı, küçük bir koyun içinde demirlemişti. €evrede bizden başka kimse yoktu. Yemek hazır olduğunda da haber vermişti. Hava o kadar sıcaktı ki, yemek için arka güverteye çıkarken üzerimize giyebileceğimiz tek giysi, yine mayolarımızdı.
Karım, yine üstsüzdü ve bu sefer bikinisinin altı, gündüz giydiğinden daha da küçüktü. Kamaradan çıkıp önümden güverteye tırmanan altı basamaklık merdiveni çıkarken, kalçalarının dörtte üçünün meydanda olduğunu görebiliyordum.
Onu tanıdığım için, amacının kaptanı daha da çok etkilemek olduğunu biliyordum. Sesimi çıkarmadan peşinden yürüdüm.

Yemek servisini, tayfa Faruk yapıyordu. Kaptan da, karımın daveti üzerine gelip bizimle oturmuştu. Ben de onu yakından izlemek fırsatını bulmuştum böylece.
Kısa kesilmiş kıvır kıvır saçları, şakakları çevresinde hafifçe kırlaşmıştı. Dedelerinin arasında zenci olmayanlar da olmayıdı. Teninin rengi, esmer biri olan Faruk'a oranla bayağı açıktı. Vücudu sırım gibiydi. Haki renkli bir şort giymişti üstüne.
Karıma bayıldığını anlamamak için kör olmak gerekliydi. Yemek boyu içine düşmüştü onun. Masanın başına oturmadan önce gözleri karımı tepeden tırnağa izlemişti. Sofrada ise, gözleri sanki çıplak memelerine kitlenip kalmıştı.
Karımın bu ilgiden son derece hoşlandığını da, açıkça görebiliyordum. İşi aşırıya götürmeden, kaptanla flört edip durmuştu, tüm yemek süresince.

Yemekten sonra da kaptan bize kıyılarında dolaşacağımız denizlerden söz etmek ve öyküler anlatmak gibi bahanelerle, yanımızdan ayrılmamıştı. Karım arkadaki şezloglardan birine oturup, arkasına yaslanmıştı.
Bacaklarını aralamış oturuyor, güya kaptanın anlattıklarını dinliyordu. Ama, aslında onu tepeden tırnağa incelediğini farkındaydım. Üstelik kaptan da farkındaydı bunu.

Uyumak için kamaraya çekildiğimizde, karım yeniden kaplan gibi üstüme atladı. Bu seferki sikişmemiz saatlerce sürdü. Sikimin inmesine izin vermiyordu karım. İşimin bittiğini düşündüğüm sıralarda bile birşeyler yapıyor, sikimin yeniden kalkmasını sağlıyordu.
Her yerini verdi o gece bana. Üstelik, yüksek sesle inleyerek, kimi zaman çığlıklar atarak sikişiyordu. Çıkardığı gürültülerin, küçük yat içinde kaptan ve Faruk tarafından duyulmamasına olanak yoktu. Ama karım sanki bunu amaçlıyor gibiydi.
Sonunda bitkin bir halde uykuya daldığımızda, sikimi içine almadığı, belimi fışkırtmadığım deliği kalmamıştı.

Her yerinden siktirmişti kendini bana.

Sabah uyandığımda, karım duştaydı. Yatakta bir sigara yakıp, sıranın bana gelmesini bekledim. Tatil doğrusu çok güzel geçeceğe benziyordu. Karım kafasını kaptana takarak heyecanlanıyor, sonra da tuttuğu gibi beni yatağa atıyordu. Hiç de fena değildi bu.
Ayrıca, kaptanın karıma açıktan açığa sulanması da hoşuma gidiyordu. Acaba ikisi işi daha da ileri götürebiler miydi? Karım duştan çırılçıplak çıktı. Bu haliyle son derece iştah açıcıydı. Doğru gelip yatağa oturdu ve eli bir anda sikimi okşamaya başladı.
Tanrım, hala sikişmek istiyordu galiba. Ama anlaşıldığı kadarıyla, konuşmak da istiyordu karım.

- “İnsan tatildeyken biraz daha rahat olabilir değil mi?“ dedi birden.

- “Tabii… Tatilin amacı bu değil mi zaten?”

- “Tamam da, merak ettiğim insanın ne kadar rahat olabileceği…“

- “Ne sormak istediğini tam anlıyamıyorum.”

- “Yani normal zamanlarda yapılmayan şeyleri de yapabilir mi insan sence?“

- “Herhalde ama, yine de tam anlamadım ne dediğini…”

- “Aslında söylemek istediğim kaptanla ilgili…“

Bütün bu konuşmalar olurken sikim de karımın okşamalarına karşılık vermeye başlamış, yavaş yavaş sertleşmişti. Şimdi uzun parmakları dibinden dolanmıştı sikime. Okşamanın dozu da giderek artıyor, sıvazlamaya dönüşüyordu.
Son söylediğine yanıt vermemiş olmam yüzünden biraz susmak zorunda kalmıştı karım. Ama sessizliği pek fazla sürmedi.

- “Biliyorsun, kaptanın aklı bayağı takıldı bana.”

- “Biliyorum. Sen de bayağı yardımcı oldun ona bu konuda.“

- “Bir gariplik yok ki bunda. Her zamankinden farklı birşey yapmadım.”

- “Ama anladığım kadarıyla, şimdi yapmak istiyorsun galiba?“

- “Eğer izin verirsen ve kızmazsan evet.”

Sözü nereye getirmek istediğini anlar gibi olmuştum. Ama yine de açık açık konuşmasını, kafasından geçenleri, istediğini söylemesini bekliyordum. Karım susmuştu. Şimdi elindeki sikime daha çok konsantre olmuş gibiydi. Beni de iyice heyecanlandırmıştı.

Birden eğilip sikimin başını yalamaya başladı. Dili öyle becerikliydi ki. Biraz daha devam ederse belimi getirecektim. Birden durdu karım. Sonra da başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.

- “Kaptanla sikişmek istiyorum…“ dedi.

İşte sonunda söylemişti kafasından geçenleri. Sanki yeni bir kan dalgası gitmişti sikime. Karımın elinde nabız gibi atıyordu. Bunu o da farketmişti tabii. Yeniden eğildi ve bu sefer dudakları sikimi kavradı. Ağzının içi ateş gibi yanıyordu.

- “Ben de sizi seyretmek istiyorum…” dedim birden. “Eğer sikileceksen, nasıl sikildiğini görmeliyim. Yalnızca sen mi isteyeceksin, normal zamanlarda yapılmayan şeyleri tatilde yapmayı?“

Sözlerim karımı daha da tahrik etmişti galiba. Sikimi, içimi boşaltmak ister gibi emiyordu. Dayanılacak gibi değildi. Üstelik şimdi başı aşağı yukarı oynuyor, sikim ağzına girip çıkıyordu. Kendimi tutamıyordum. Belim fışkırmaya başladı. Büyük bir iştahla, hepsini yalayıp yuttu karım.

Daha sonra güverteye çıkacağımız sırada, karımın daha da cüretli bir mayo giydiğini gördüm. Bu seferki, arka kısmı yalnızca bir ip parçasından ibaret olan bir tangaydı. Ön tarafta ise ancak amını kapatabilen küçücük bir kumaş parçası vardı. Bu haliyle daha da sik kaldırıcıydı. Onu incelediğimi farkedince;

- “Sevdin mi mayomu?” dedi. “Kaptanın en çok baktığı yerim kıçım, biliyor musun? Ben de biraz daha çok göstereyim istiyorum. Ne dersin, sence güzel miyim?“

Hem de nasıl güzeldi.

Tanganın ipi, o yusyuvarlak ve baştan çıkarıcı kalçalarının arasında kaybolmuştu. Kıçı çıplak gibiydi kısacası. Kahvaltı için arka güverteye çıktığımız anda, kaptanın mest olduğunu farkettim.
Karım, inadına bir süre ayakta kaldı ve güvertede dolaştı. Yürürken, çıplak kalçaları kımıl kımıl oynuyor, sağa sola çalkalanıyordu.

Kahvaltı, kaptan için eziyet oldu. Bir süre sonra ayakta durmasına olanak kalmamış, masanın başına oturmuştu. Böylece, gözden kaçmasına olanak bulunmayacak bir biçimde kalkan sikini benden saklamak istiyordu.
Gerçekten, karımın da söylediği gibi, şortunu parçalayacak bir hale gelmişti siki. Doğrusu, korkutucu bir büyüklükteydi.

Karım kahvaltıdan sonra kalkıp üst güverteye geçti ve şiltelerin üstüne diz çöküp, güneş yağlarıyla uğraşmaya başladı. Arkası bize dönüktü. Tangasının kumaşı, amının dudaklarının bittiği yerde bitiyordu. Ondan sonra başlayan ip ise götünün deliğini, ancak yarı yarıya örtebiliyordu.
Kaptan da ben de, gözlerimizi karımın bir rozet gibi görünen götünden alamıyorduk. Kaptan, sanki kıvranmaya başlamıştı. Biraz da onu rahatlatabilmek için, ben de kalkıp karımın yanına gittim. Önceden kararlaştırdığımız gibi, bir saat boyunca orada güneşlendik.
Kaptan, tüm bu süre boyunca dümen köprüsünden ayrılmamıştı. Onu kuşkulandırmamak için doğrudan bakmıyordum ama, göz ucuyla da olsa, gözlerinin karımın üstünden ayrılmadığının farkındaydım. Adama hak vermemek mümkün değildi.
Sonra kamaramıza geri döndük. Karım, kamaranın ön güverteye bakan penceresinin perdesini hafifçe araladı ve beni yanına çağırdı. Güneşlenme şilteleri tam önümüzdeydi, buradan bakınca. Sonra vücudunu benimkine yapıştırıp beni öpmeye başladı. Son derece heyecanlı olduğu belliydi. Kaptanın onu seyretmesinden etkilendiği belli oluyordu.
Neden sonra kendini benden kopardı karım. Bir adım geri giderek, gözlerimin içine baktı. Yanakları kızarmış, gözleri pırıl pırıl, dudakları aralıktı. Onu çok iyi tanıdığım için, yüzündeki sikilme isteğini açıkça okuyabiliyordum. Sonra da, hiç bir şey söylemeden, beni kamarada bırakıp dışarı çıktı.
Beklenen an gelmişti sonunda.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa