25 Ocak 2020 Cumartesi

Karımı çok iyi tanıdığım için, yüzündeki sikilme isteğini açıkça okuyabiliyordum. Sonra da, hiç bir şey söylemeden, beni kamarada bırakıp dışarı çıktı.

Beklenen an gelmişti sonunda.

Dışardan gelen seslerden, onun kaptanla bir şeyler konuştuğunu anlıyordum. Sonra ön güverteye geçip, şiltelerin yanına geldi yeniden. Şimdi sabahki sahneyi yeniden seyredebiliyordum. Çünkü karım şiltenin üzerinde diz çökmüş ve tekrar güneş yağlarına ilgi göstermeye başlamıştı.
Şimdi daha yakın olduğum için, çok daha iyi görebiliyordum sergilediği manzarayı. Kaptanın da, sabahki yerinden onu seyretmekte olduğuna emindim. Şimdi ben de ayak altında dolaşmadığım için, daha rahat olmalıydı.

Sonra karım başını çevirip ona bir şeyler söyledi. Gerçi sesini duyabiliyordum ama, ne dediği anlaşılamıyordu. Birden kaptanın yanı başında bitmesinden, karımın onu çağırdığını anladım. Sonra kaptanın eline güneş yağı şişesini verdiğini görünce, nasıl bir bahane bulduğunu da kavradım.
Kaptan, hemen eline biraz güneş yağı döküp, hala şiltenin üzerinde, dizleriyle ellerinin üstünde durmakta olan karımın sırtını yağlamaya girişti.

Tabii, önce omuzlarından başlamıştı. Ama elinin hareketleri, daha ilk andan itibaren, yağ sürer gibi değil, okşar gibiydi. Gözünü iyice karartmıştı kaptan. Kamarada olduğumu ve her an dışarıya çıkabileceğimi biliyordu elbette ama, buna aldırdığı bile yoktu.
Eli, şimdi karımın sırtının alt kısımlarına inmiş, yağın etkisiyle onun beyaz teni üzerinde kayarak dolaşıyordu. Salt dikkat kesilmiş, hiç bir şeyi kaçırmadan olup bitenleri seyretmeye uğraşıyordum. Kaptanın aklı, slında karımın kıçındaydı tabii.

Bunu anlıyabiliyordum.

Karımın kalçaları, aralarında kaybolan incecik ipin dışında çıplak ve başdöndürücüydü. Kaptanın elleri daha da aşağılara inince belini çukurlaştırmıştı. Böylece kalçaları daha da ortaya çıkmıştı. Gerçi yüzünü görmüyordum ama, durumundan son derece memnun olduğuna emindim.

Kaptan, bu arada pozisyonunu biraz değiştirmiş ve kendini, karımın kalçalarını daha iyi seyredebilecek bir duruma getirmişti. Mayonun ince ipinin ancak yarım örtebildiği göt deliğini, ben bile olduğum yerden tüm ayrıntılarıyla görebiliyordum. Manzara, kaptan için daha da baştan çıkarıcı olmalıydı.

Birden durup, şişeden eline biraz daha yağ döktü kaptan. Sonra da, karımın kalçalarını yağlamaya başladı. Daha elleri değer değmez, karımın vücudunun hafifçe titrediğini farketmiştim.
Sonra birden ellerinin üstünde durmaktan vazgeçti ve kolları büküldü. Şimdi dirsekleri dayanıyordu şilteye. Kıçı hala havadaydı. Kaptanın kara ellerinin, karımın beyaz kalçaları üzerindeki hareketlerinin de, artık yağlamakla bir ilgisi kalmamıştı.

Düpedüz mıncıklıyordu o şahane yuvarlakları.

Karımın, tümüyle yabancı biri, üstelik de tecrübeli bir denizci tarafından gözlerimin bu kadar önünde böylesine mıncıklanmasını, son derece tahrik edici buluyordum. Sikim kalkmış, taş gibi kesilmişti.
Kaptanın işi, güpegündüz, teknede ben ve gemici Faruk varken, ne kadar ileriye götürebileceğini de merak ediyordum bu arada. Doğrusu o ana kadarki davranışları, hiç bir şeyden çekinmediğini ortaya koymuştu. Ama buna rağmen, acaba işi sonuna kadar götürebilecek miydi?

Bu soruma yanıt bulabilmek için fazla beklememe gerek yoktu galiba. Zira kaptanın karımın kalçalarındaki elleri, giderek daha cüretli bir hale gelmişlerdi. Güneş yağı şişesine tekrar uzandığında, artık eline değil, doğrudan karımın sağ kalçasının üzerine dökmüş, sonra da, o baştan çıkarıcı kıçını kelimenin tam anlamıyla yoğurmaya başlamıştı.
Artık ikisinin de oyun oynayacak bir durumları kalmamıştı. Bu küçük maceranın nerede biteceğinin, herkes farkındaydı.

Kaptanın parmakları, karımın kalçalarının arasında dolaşmaya başladığında, heyecanım son kertesine gelmişti. Yapabileceğim tek şeyi yaptım ve mayomu sıyırarak, bir süreden beri eziyet çekmekte olan sikime yardımcı olmaya çalıştım.
Bir yandan da, karımın heyecanının benimkinden daha büyük olduğunu farkedebiliyordum. Şimdi dirseklerinin üzerinde durmaktan da vazgeçmiş, göğsünü şilteye yapışırmıştı. O şahane kıçı ise hala havadaydı.

Kaptan birden karımın götüyle oynamaya başladı. Sağ elinin kapkara ve uzun orta parmağı, karımın mayosunun incecik ipini kenara itmiş ve götünün bir rozete benzeyen deliğini buluvermişti bile.
Kaptan, parmaklarındaki güneş yağı nedeniyle, hiç bir güçlükle karşılaşmıyordu. Karım da, onun işini kolaylaştırabilmek için sanki çırpınıyordu. Bense, yalnızca bir kaç metre uzağımdaki bu olayları, büyülenmiş gibi, her geçen an biraz daha çok tahrik olarak seyrediyordum.

Sonra kaptan, bir anda parmağını karımın götüne sokuverdi. O güneşten kararmış ve uzun parmak, neredeyse olduğu gibi kaybolmuştu. Karımın tüm vücudunun sarsıldığını görüyor ve belini getirmekte olduğunu anlıyordum. Götü, karımın en duyarlı yerlerinden biriydi. Bunu bildiğim için, daha da çok heyecanlanmıştım.

Artık dananın kuyruğu kopmuştu. Bundan sonra her şey olabilirdi. Kaptanın götçü olduğu belliydi. Karım, onun aklını başından kıçının güzelliğiyle aldığını düşünürken, yanılmıyordu yani.
Galiba onu bu kadar çok heyecanlandıran ve sonunda kaptanla sikişmeye iten de buydu. Şimdi de, kaptanın uzun kara parmağı götüne girip çıkarken, kendini alabildiğine bırakmıştı.

Gözlerimin önündeki manzara o kadar tahrik ediciydi ki.

Kaptan bir eliyle şortunun belini çözüp, dizlerine kadar indiriverdi birden. Büyülenmiş gibi seyrediyordum. Haksız da sayılmazdım. Rengi, vücudunun geri kalan kısımlarından çok daha koyu olan bir siki vardı kaptanın. Dimdik olmuş, şişmiş başını havaya dikmişti.
Ama en belirgin özelliği, en büyüleyici yanı ölçüleriydi tabii. Kocaman bir şeydi kaptanın siki. Parmağını bir an için bile karımın götünden çekmeden, tek eliyle şortundan kurtulduğunda, biraz endişelenmedim dersem yalan olur.
Karımı götünden sikmek niyetinde olduğu birden içime doğmuştu o anda. Bu düşünce hem tahrik ediciydi, hem de kaptanın sikinin büyüklüğüne bakınca korkutucu geliyordu.

Karımın, bu kadar büyük bir siki küçük götüne alamıyacağından emindim sanki.

Ama kaptan hiç böyle düşünmüyordu anlaşıldığı kadarıyla, Yavaş yavaş karımın arkasına geçmeye başlamıştı bile. Karım ise onun sikini görmemişti henüz. Yüzünü şilteye gömmüş, kıçı hala havada, götüne girip çıkan parmağın etkisiyle kalçaları sağa sola çalkalanarak bekliyordu.

Kaptan şimdi karımın arkasına geçmişti. Parmağı da hala götündeydi. Öbür eli ise sikini sıvazlıyordu. Bir ara uzanıp güneş yağını eline aldı ve bir parça döktü sikinin üstüne. Sonra bunu her yerine yaydı sikinin.
Biraz daha sokuldu karıma ve sikini dibinden tuttuğu gibi, artık parmağını çıkardığı küçük götüne dayadı. Karımın tüm vücudu, elektrik çarpmışçasına titredi birden. Kalçalarının çalkalanması duruverdi. Sikin içine girmesini bekliyordu artık.

Kaptanın sırt ve kalça adaleleri gerilmişti. Yavaş yavaş karımın götüne sokmaya başladı. Önce o kocaman sikinin başı kayboldu karımın küçük göt deliğinde. Sonra durup biraz bekledi. Bu işi çok iyi bildiğini anlıyordum. Onunki kadar büyük bir sikle göt sikmek kolay değildi gerçekten.

Kaptan hareketsiz kalışı uzayınca, karım hareketlendi yeniden. Kalçalarını çalkalayıp geriye, götündeki sike doğru bastırıyordu. Bir an önce hepsini içine alabilmek için sabırsızlandığı belliydi.
Şimdi kaptan da yeniden sokmaya başlamıştı. Büyülenmiş gibi, o kapkara, koskocaman sikin karımın götüne girişini seyrediyordum. Sonunda kaptanın karnı, karımın kalçalarına yapıştı.
Sonuna kadar geçirmişti artık.

Karımın vücudunun sarsıldığını görüyor, tekrar belini getirdiğini anlıyordum. Zevkten uçtuğu belliydi. Sonra kaptan, yavaş hareketlerle onu sikmeye başladı. Acele etmeden o koca sikini karımın götünden çıkarıyor, sokuyor, çıkarıyor, tekrar sokuyordu.
Müthiş bir manzaraydı gözlerimin önündeki. Sikimi elime alıp, otuzbir çekmeye başladım. Neredeyse aynı anda belim geldi. Tohumlarım havada uçup, kamaranın tahta duvarına yapışıyordu. Gözlerimin karardığını hissediyordum.

Dikkatimi yeniden kaptanla karıma çevirdiğimde, tempoları biraz daha hızlanmıştı. Karımın memeleri şilteye yapışmış, kıçı havadaydı. Başını yan çevirmişti ve yüzünü görebiliyordum. Gözleri yarı kapalıydı. Zevkten mestolduğu belliydi.
Kaptan iki eliyle birden onu ince belinden tutmuş, giderek arttığı belli olan bir hırsla sikiyordu. Bu arada karımın inlemeleri de giderek küçük çığlıklara dönüşmeye başlamıştı. Vücudunun sarsılmalarından, tekrar belini getirdiğini anladım.

Bu arada kaptan da pek iyi durumda değildi. Artık kalçaları bir motor gibi hızla hareket etmeye başlamıştı. Siki karımın götüne bir piston gibi girip çıkıyordu. Başını arkaya devirmiş, gözlerini kapamıştı. Ağzı aralıktı.
Sonra birden dibine kadar geçirdi karıma. Kalçaları, kelebek kanatları gibi oynamaya başladı. Belini getiriyordu. Aynı anda karımın yeniden sarsılmaya, titremeye başladı. Kaptanın götünün içinde fışkırttığını hissetmek onu çıldırtmıştı sanki. Yeniden ve şimdiye kadarkilerden çok daha şiddetli bir biçimde belini getiriyordu o da.

Sonra, üstüste şilteye uzandılar.

Kaptanın siki hala karımın götündeydi. Çıkarmaya pek niyetli de görünmüyordu. Sadece biraz soluklanmak niyetindeydi anlaşılan. Böyle hareketsiz kalmaları yüzünden olmalı, benim gözlerim de, onlardan başka şeyleri görmeye başladı.
Teknenin en ucunda kımıldayıp duran kapkara şeyi de, ancak o zaman farkedebildim. Bunu, tayfa Faruk'un başı olduğunu anlamam için, yine de birkaz saniye geçmesi gerekti.

Aslında o ana kadar Faruk'u aklıma getirmemiş olmam garipti. Yatta dört kişi olduğumuzu unutmuştum. Anlaşılan, karımın gözlerimin önünde kaptan tarafından götünden sikilmesi, tüm diğer şeylerin silinip gitmesine neden olmuştu.
Birden, Faruk'un ne zamandan beri orada olduğunu merak ettim. Eminim o da her şeyi seyretmişti benim gibi.

Bu arada kaptan yeniden hareketlenmişti. Kalçaları hafif hafif oynuyordu. Doğrusu çok çabuk toplamıştı kendini ve karımı yeniden sikmeye başlamıştı. Vücutları birbirine yapışık olduğu için ayrıntıları göremiyordum. Ama kaptanın altında kıvranmaya, kalçalarını kıvırmaya başlamasından, durumun karımın çok hoşuna gittiğini anlıyabiliyordum.

Faruk da biraz doğrulmuştu şimdi. Daha iyi seyretmek istiyordu anlaşılan. Artık gizlendiği söylenemezdi. Aynı anda karım başını şilteden kaldırdı. Aralık ağzından inlemeler kaçıyordu. Sonra gözlerini açtı ve Faruk'la gözgöze geldiler.

Yeniden son derece heyecanlanmıştım. Acaba şimdi ne olacaktı.

Karım da büyülenmiş gibiydi. Gözlerini Faruk'tan ayıramıyordu bir türlü. Sonra kaptan ellerini şilteye dayayıp, vücudunun belden yukarı kısmını kaldırdı. Artık daha hızlı pompalamaya başlamıştı.
Şimdi ben de, kara sikinin karımın kalçaları arasına girip çıktığını görebiyordum. Sonra karım da dirseklerini şilteye dayayıp, omuzlarını yükseltti. Gözleri hala Faruk'un gözlerindeydi.

Zevkten uçmuş gibiydi.

Bu arada Faruk'da iyice doğrulmuştu. Yine de, şiltelerin durduğu güvertenin altında durduğu için, vücudunun yalnızca belden yukarı kısmı görülüyordu. Simsiyah, sırım gibi adaleli vücudu pırıl pırıl parlıyordu.
Sonra birden sıçrayıp, güverteye çıktı. Dizlerinin üstünde duruyordu şimdi. Şortunu çıkarmıştı ve çırılçıplaktı. Kaptanınkinden çok daha büyük ve kalın olan sikine bakakaldım. Akıl almaz bir şeydi bu. En az 27-28 santim  olmalıydı.

Manzaranın karım üstündeki etkisi de müthiş olmuştu. Yüzüne çılgınca bir ifade gelmişti. Tüm vücudunu kıvrılıp bükülüyor, kaptanın altında sanki dansediyodu.
Birden kaptanın herşeyin farkında olduğu anladım. Daha da müthiş şeyler seyretmek üzere olduğumun farkındaydım.

Sonra Faruk'un, dizlerinin üzerinde yürüyerek, onlara sokulmaya başladığını gördüm. Gelip karımın önünde durdu. Tanrım, neler oluyordu böyle?
İlk hareket karımdan geldi. Ellerinden biri Faruk'a doğru uzandı ve parmakları, onun kol gibi sikine dolandı. Aynı anda tüm vücudunun titrediğini farkettim. Karım, çıldırmış gibiydi. Eli bir anda hareketlendi ve Faruk'un sikini sıvazlamaya başladı. Gözlerini, elindeki allameden ayıramıyordu sanki.

Faruk, biraz daha sokuldu karıma. Kalçaları ileri gitti ve sikinin koskocaman başı karımın yüzüne değmeye başladı.

Bu temas, ikisini de azdırıverdi birden. Artık oğlanın azman siki karımın yanaklarında, gözlerinde, burnunda geziniyordu. Sonra karım Faruk'un sikini yalamaya başladı. Kalçalarının kıvrılıp bükülmesi daha da artmıştı şimdi. Kaptanın, götüne girip çıkmayı sürdüren sikini koparmak istiyor gibiydi.
Sonra ağzı açıldı ve dudakları Faruk'un sikinin, dev bir mantara benzeyen başına kapandı. Faruk'un kalçaları sarsılarak ileriye gitti ve siki karımın ağzına iyice girdi. Yine de dışarda kalan kısmı bile, normal bir sikten daha büyüktü.

Gözlerimin önündeki manzara acayipti. Şimdiye kadar hiç bu kadar tahrik olmamıştım. Karım, belden aşağısı şilteye sımsıkı yapışıp kaptanın vücudunun altında ezilmişti. Götüne piston gibi girip çıkan iri sikinin aklını başından aldığı belliydi.
Yeniden iki elini de şilteye dayamıştı. Götündekinden çok daha büyük olan ikinci bir koca sik de ağzına girip çıkıyordu. Tanrım, iki denizci birden sikiyordu karımı. Gözlerimin önünde.

Biri götünden, biri ağzından sikiyordu.

Sonra birden Faruk patlayıverdi. Tüm vücudu kasılmıştı. Karım, ağzında fışkıran belleri yutmaya çalışıyor ama, pek başarılı olamıyordu. Tayfanın tohumlarının bir kısmı, karımın dudaklarından sızmaya başlamış, çenesine doğru akmıştı.
Bir an için ağzını çekip Faruk'un sikinden kurtuldu. Aynı anda fışkıran yeni bir salvo, onu tam yanağından vurdu. Bu kadarı fazlaydı doğrusu. Karımın sarsıla sarsıla belini getirdiğini görüyordum. Neredeyse aynı anda benim de belim gelmeye başladı. Sikime, elimi bile sürmemiştim.

Bu arada kaptan karımın götünü sikmeyi sürdürüyordu. O getirmemişti belini. Bir ara durup, şiltenin üzerinde halsiz yatan karıma sarıldı ve yavaşça yuvarlanarak, karımı üste aldı. Siki hala karımın götüne gömülüydü.
Şimdi, daha da müthiş bir manzara vardı gözlerimin önünde. Karım dizlerini büküp, ayaklarını şilteye dayamıştı. Bacakları alabildiğine ayrıktı. Kaptanın kapkara siki, dibine kadar götüne girmişti. Amını örten küçük kumaş parçası da yana kaymıştı şimdi.
Bir tutam kumral kılın süslediği amı, şişmiş, sulanmış, bir ağız gibi açılmış haliyle meydandaydı. Faruk ise hala onların yanında ve dizlerinin üstündeydi. Sikinde en küçük bir yumuşama belirtisi bile yoktu.

Eğilip karımın memelerini yalamaya başladı.

Daha tam kendime gelemeden, tekrar ve daha çok heyecanlamıştım. Kaptanla Faruk'un, önceden de şimdikine benzer şeyler yaptıkları belliydi.
Hareketlerinden, son derece deneyimli olduklarını anlıyordum. Kimbilir kaç kadını böyle birlikte sikmişlerdi. Şimdi de karımı sikiyorlardı. Neler olacağını anlıyor ve çıldıracak gibi tahrik oluyordum.

Faruk karımın bacakları arasına girince, yanılmadığım belli olmuştu. Büyülenmiş gibi gözlerle onun kocaman sikini tutup karımın vıcık vıcık olmuş amına dayayışını ve birden dibine kadar geçirişini seyrettim.
Bir çığlık kaçtı karımın ağzından. İki zencinin arasına sıkışmış bembeyaz vücudu çırpınıyordu. Kalçaları, götündeki ve amındaki siklerin arasında, hızlı ve küçük hareketlerle dalgalanıyordu. Peşpeşe belini getirdiğinin farkındaydım.
Duyduğu zevk müthiş olmalıydı. İki tane, birbirinden büyük azman yarak vardı içinde. Biri amına, biri götüne gömülmüştü.

Sonra, dehşetli bir sikiş başladı. İki denizci hırsla pompalıyorlardı. Kapkara sikler, karımın amına, götüne girip çıkıyor, girip çıkıyordu. Hep birlikte yuvarlanıp yan yattıkları zaman, benim görüş açım da büyüyüverdi.
Karımın, iki esmer denizcinin arasındaki bembeyaz vücudu  büyüleyici bir kontrast yaratıyordu. Kapkara siklerin karımın götüyle amını girip çıkışlarını seyretmek, son derece uçurucuydu. Yeniden yuvarlandılar. Şimdi Faruk en altta kalmıştı. Tempoları gittikçe hızlanıyordu.

Birden herşey birbirine karıştı. Üçü birden inliyor, sarsılıyor, kasılıyordu. İkisi birden tohumlarını boşaltıyordu karımın içine. Biri amına biri götüne fışkırtıyordu. Bunun düşüncesi bile fazlaydı. Yine elimi bile değemeden, ben de patladım.

Artık beni taşımakta zorluk çeken, titreyen dizlerimi dinlendirmek için yatağın üzerine çöktüğümde, hayatımdan çok memnundum. Bu tatil gerçekten son derece unutulmaz bir şey olacaktı.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa